Sıcak tadlandırılmış suyunu hazırlıyorum. Porridge yiyecek, sabahları onu pişiriyorum. Odasına giriyorum. Uyumamış veya torbasını çektiyse yine? Kapısında kalbim çarpıyor, daha kötüsü, ya ona bir sey olduysa veya öldüyse. Kapıyı açıyorum, uyumamış ama olsun, oh diyorum, bu sabah da hayatta. Kolostomi torbasını ve sondasını boşaltıyorum. Yukarıya çekiyorum bedenini, aşağıya kaymış yine. Güler yüzümle "günaydın" diyorum. Benim kim olduğumu bilmiyor, gözlerinden anlıyorum. Biraz konuşuyoruz. "Babacığım" dediğimde rahatlıyor içi. Kızı olduğumu anlıyor. Kahvaltısını veriyorum. Bol su içmeli. İlaçlarını da aldı mı, biraz nefes almaya vaktim oluyor. En sevdiğim zaman dilimi. Haftada bir kaç sefer üstünü değiştirip temizliyorum bedenini, yatağa bağımlı bir hayatı var artık. Torbasını çektiyse bütün yatak değişmeli, zor bir iş bu. Tek başına onu döndürüp, altından çarşaf, yatak koruyucu çekmek, üstünü değiştirmek çok zor. Haftada bir kaç sefer de kolostomi torbasını değiştiriyorum. Kalın bağırsaklarını aldılar. Yarım seneden fazladır beceremedim bu işi, ama sanırım artık oluyor. Proteinlerini, supplement besinlerini, bolca suyu, vermeliyim gün boyunca, hepsinin vakti var. Unutma unutma diyorum kendime. Onu hoş tutmak, sohbet etmek, bir başka iş. Sabırla aynı soruları cevaplıyorum. Televizyonunu seviyor, buna seviniyorum. Eski Yeşilçam filmlerini, en çok Türkan Şoray'ı seviyor. Kaç defa seyrettik aynı filmi, ama her gün yeniden ilk defa seyrediyor gibi seyrediyor. Bazen hüzünleniyor, ama bulamıyor niye üzgün oldugunu. Annemi hatırlamış olabilir mi? Duvara eski resimleri koydum, ona gözü kayıyor, evet annemi hatırladı. Bazen annem zannediyor beni, bazen Türkan Şoray.
Ben babamı aslında bir kaç yıl önce kaybettim. Simdi onun bedeninde bambaşka biri var. Ona alışıyorum. Olsun, bedeni sıcak, hala benimle. Demans ne zor bir şey. Belki onun için zor değil, farkında olduğunu sanmıyorum. Ama her geçen gün eriyen babamı görmek benim için en acı şeylerden.