Düşünürüm. Sorarım. Değişirim veya inandığım şeyin temellerini sağlamlaştırırım. Buraya da hepsini dökerim. Yazdıklarım arasında çelişki görmek mümkün. Konuya farklı açılardan bakmak istediğimden, sürekli sorular sorduğumdan, ve bütün bunları buraya tek tek döküyor olduğumdan bunu böyle sanabilirsiniz.
Konuyu açayım:
Üç çeşit düşünme yapısı olduğuna karar vermişler. Birisi, sloganla gidenler. Okumayan, ama etrafta duyduğu şeye inanan propaganda ile giden bu insanlar ne yazık ki çoğunlukta. Popüler fikri olduğu gibi alan bu kesim en tehlikeli kesim. İkincisi, bir fikri çürütmek için düşünenler. Tamam bu kesim daha bilgilidir ama okuduğunu karşı tarafa saldırmak çürütmek için kullanır yani doğruya en yakın yerde olmak değildir amaç. Oldukça saldırgan davranırlar, en büyük kaybettikleri nokta da bu. Mesela Türkiye'de kendine ateist diyen çoğu insan böyle. Sadece Islam'a giydirirler, ateismin ne oluğunu bile doğru düzgün anladıklarını sanmıyorum. İşin en kötü yanı verdikleri bilgiler yanlış ve başka yerden çalınmış, içine bakılıp araştırılmamis bile, doğru gibi paylaşılmış. Üçüncüsü ise critical thinker dediğimiz grup. Toplum içinde ancak çok az sayıda insan yapacaktır bunu. Doğruyu bilmek ister veya doğruya en yakın yeri. Aklında ideoloji yoktur, propagandaya kapılmaz, çoğunluk ile hareket etmez, önüne bir şey gelir ve hemen öteki tarafa geçer sorar, bu doğru mu, niye diye sorar. Zaten ilk iş hemen araştırma yapmak ve öteki tarafa geçip konu nedir anlamak. Sürekli soru sorarak doğruya en yakını bulmaya çalışır. Şimdiye kadar kafasındaki bütün bilgileri oynatır yerlerini değiştirir, gerekirse yeniden istif eder, reform eder. Ne yazık ki bu kesim sevilmez, hain olmakla suçlanır çoğu zaman.
Bu durumda şunu yeniden söylemek istiyorum.
Emin olduğum şeyler var, sanırım hiç değişmez dediğim. Uzun bir sureden sonra, yıllarca üstüne düşünmüşlükten ve araştırmalar yapmış olmaktan sonra edindiğim kararlar bunlar. Mesela mülteci konusu, mesela vaganism, mesela savaş, mesela positive sex feminism, mesela pornography, mesela misogyny, mesela manosphere, mesela kadın sünneti dahil sünnet, mesela patriarchy'e karşı birlikte durmamız gerektiği gerçeği. Sanırım bu konularda artık "erdim" ve son kararımı verdim.
Hala üstüne düşündüğüm, kafamda daha oturmamış şeyler ise laiklik, secularism ve kadına bu durumda ne olduğu. Başka düşündüğüm şey use ingroup outgroup teorileri ki buna sosyal medyada kadına gelen lincler yüzünden bakıyorum. Zaten sürekli bir özne ve nesne arasındaki güç ilişkisine bakmaktayım. Bazı hasta kafalar bunu görmüyor. Mesela gücü nasıl kurarız, mesela asıl güçlü kimdir, özne mi nesne mi, mesela güçler nasıl değişir. İşte bunun içine tanrı, dinler, demokrasiler, siyasi sistemler de girer bdsm de, aşk da, evlilik de, feminism de.
Bu hala aynı anda düşündüğüm milyon tane şey, işte onlara her açıdan bakmaya çalışıyorum. Ve sorularımı yazıyorum açıkça tek tek. Çoğu zaman öteki tarafa geçiyorum, bir de oradan bakıyorum ve oradan soru soruyorum. İşte sen bu çapraz soruları gördüğünde beni öteki tarafta olmakla suçluyorsun veya bana çelişiyorsun diyorsun. Tabii ki farklı açıların çekişmesi çelişmesi gerek, bu normal. Buna critical thinking diyoruz anlattım ya. Doğruya en yakın yerde durmak için resmin pozisyonunu değiştirmek ve başka yerlerden bakmak gerek. Bunu herkes yapamaz zaten. Ben yapıyorum diye de şaşırma.
Tabii ki farklı açıların çekişmesi çelişmesi gerek, bu normal. Buna critical thinking diyoruz anlattım ya. Doğruya en yakın yerde durmak için resmin pozisyonunu değiştirmek ve başka yerlerden bakmak gerek. Bunu herkes yapamaz zaten. Ben yapıyorum diye de şaşırma.
YanıtlaSilBen şaşırmadım hatta hoşuma gitti,böylesi analitik düşünebilen az kadın var.
Hala üstüne düşündüğüm, kafamda daha oturmamış şeyler ise laiklik, secularism ve kadına bu durumda ne olduğu. Başka düşündüğüm şey use ingroup outgroup teorileri ki buna sosyal medyada kadına gelen lincler yüzünden bakıyorum. Zaten sürekli bir özne ve nesne arasındaki güç ilişkisine bakmaktayım. Bazı hasta kafalar bunu görmüyor. Mesela gücü nasıl kurarız, mesela asıl güçlü kimdir, özne mi nesne mi, mesela güçler nasıl değişir. İşte bunun içine tanrı, dinler, demokrasiler, siyasi sistemler de girer bdsm de, aşk da, evlilik de, feminism de.
Şahsi düşüncem,sen meseleyi güç ilişkisi üzerinden sorguluyorsun,hatalı olan'da tam bu nokta.Erkek sadece fiziksel ve buna bağlı zihinsel farklılıklar nedeniylemi güçlüdür? Bu güçmüdür? Erkek milleti,madem bu kadar güçlü ise kadına neden ihtiyacı vardır? Gerçekte yalnız erkek eksiktir,diğer yarısı yoktur,tıpkı yalnız kadın gibi,o'da diğer yarısından eksiktir,bunun illa güçle ilişkisini kurmak zorundamıyız? Tek başına erkeğin güçlü olması hangi problemini halleder? Gerçekte insanların en büyük ihtiyacı,sevmek ve sevilmektir,bunun için'de güce ihtiyaç yoktur. Kadının korunmasına dair fikirlerin bence'de doğru,Çocuk yetiştirmekle ilgili düşüncelerine'de katılıyorum.Kadının erkeğin kontrolsüz gücünden korunması ve kadının özgür olduğu gerçeğinin kabul edilmesi gerekir,ancak bu güç üzerindenmi izah edilmelidir? İslamda kadının ezildiği,yok sayıldığı ve eve kapatıldığı görüşü hakimdir,acaba bu gerçekmidir? Kim nasıl yaşarsa yaşasın yada anlatsın Mesela ben bunun böyle olmadığını biliyorum. :) Dolayısıyla o konudaki fikirlerin,vitrinde görülenler dolayısıyla oluşuyor diyorum. :)