19 Haziran 2008 Perşembe

Kadinlar sinifim

Gozlemlerime dayanarak ve "genelleme yapma" ilkeme karsi gelerek genellemeler yapmak niyetindeyim bu yaziya baslarken... Birilerini kafamdaki bir kutuya SIKISTIRmak, uzerlerine bir de etiket takmak adetim degildir aslinda... Bu sefer farkli ancak… Soz konusu ogrencilerim.... Kadin ogrencilerim...

Kadinlar sinifim var benim… Erkeklerle ayni yerde olmaktan son derece sakinan kadinlardan olusan kocaman bir sinif.. Lezbiyen olduklari, erkek milletinden olesiye nefret ettikleri icin degil; sebepleri farkli benim kadinlarimin… Bazilari “esim istemiyor erkeklerle oturmami” diyor. “Islam oyle emrediyor, erkek ve kadin bir araya gelmez” diyor cogu ise… Dersimin bitecegi siralarda sinifima girmek ve elindekileri, dosyalari sinif icindeki bir dolaba birakmak isteyen erkek ogretmene bile karsi geliyorlar, istemiyorlar onu…. “Dosyalarimi iceri birakabilir miyim, cok ozur dilerim dersinizi kestigim icin” diye nazik bir sekilde izin isteyen erkek ogretmene butun gonul rahatligi icinde, “ah tabii buyrun” diyen ben bile muthis bir ofke krizine magruz kaliyorum… Iceri giren erkek ogretmenden hic de memnun olmuyorlar, kiziyorlar bu duruma ve beni uyariyor siniftaki basi kapali, her yeri ortulu kadinlarim…. Ben de "bir daha olmaz" diyebiliyorum, hemen arkasindan ozur dilemek zorunda kaliyorum… Bir sonraki hafta ayni soruyu soran, izin isteyen erkek ogretmeni disariya cikariyor, ona durumu anlatiyor ve iceri giremeyecegini soyluyorum… Yuzu kizariyor erkek ogretmenin… Benim de…

Bazilarini disarida goruyorum, aslinda ben gormuyorum, bir kampusten otekine giderken onlar beni goruyorlar.. Yanimdan gecen basi kapali, her yeri ortulu kadinin teki bana “merhaba ogretmenim, nasilsiniz bugun” diyor. Yuzune bakiyorum ama taniyamiyorum, ah bir yuzunu bir gorebilsem, ama olmuyor.. “Merhaba” diyorum, sonra “Ya sen nasilsin” diye bir sey cikiyor agzimdan, bozuntuya vermiyorum… Pecenin, hicabin arkasindan gozlerini bile zor gordugum bu kadinin kim olduguna dair hic bir bilgim yok oysa…

Iclerinde cin gibi olanlari var. Cevik, atak, akilli… Ancak cogu yavas, zor anliyor. Benim en basit diye dusundugum bir sey onlar icin olumden beter… Bin kere ayni seyi anlatiyorum, bin farkli alistirma hazirliyorum, tekrar tekrar… Okumadigim kitap kalmiyor, okulun “Learner Support” merkezine gidiyorum, sorunun ne olabilecegini tartisiyorum, sinifina “support teacher” istiyorum, yardima ihtiyacim var diyorum, belki tek tek ilgilenirsek bir seyi becerebilirler diye dusunuyorum… Yine de degisen bir sey olmuyor.. Sonra anliyorum aralarinda hic okula gitmemis, kalem tutmamislar var… Kendi dilinde bile bir sey, bir harf yazamayan onca kadin, benim sinifima gelmis, kendini bu yabanci topraklarda ifade etmek icin caba veriyor aslinda.. Takdir ediyorum… Ancak sonra kiziyorum, sahi niye okula gonderilmemis bu kadinlar veya niye okula gitmemisler, niye bu haklari elillerinden alinmis, kim almis, niye almis!! Uzuluyorum sonra.

Derse gec geliyor bir kismi, “cocugu okula birakmam gerekti de” diyorlar… Bazilari erken ayriliyor, “cocugu okuldan almam gerek” diyorlar bu sefer. Bazen gelmiyorlar bile dersime, misafir varmis, yemek yapilacakmis, ozurleri bu oluyor.. Bazen “eve dolap gelecek, su gelecek, bu gelecek, evde olmam gerek” diyor ve gelmiyor sinifima kadinlarim. “Esin bekleyemez mi dolabi” diye hayiflaniyorum; biliyorum esi calismiyor, evde oturuyor, o beklese ya diyecegim; agzima tikiyorlar lafi “ yok o beklemez” diyorlar... “Senin egitimin onemli degil mi ya” desem kizarlar mi ki bana diye dusunuyorum… Diyemiyorum…Kiziyorum, uzuluyorum....

17 Haziran 2008 Salı

Hic bir sey heyecanladirmiyor beni...

Hiç bir şey heyecanlandırmıyor artık beni. Geleceği düşünemiyorum, düşünmek de geçmiyor içimden. Nereye gidiyorum, ne yapacağım, nereye ereceğim de ne olacak; umurumda değil. Bir yol tutturamıyorum, bir plan cizemiyorum, o basamakları tırmanasım da yok; hiç bir şey değişmeyecek nasıl olsa.

Artik hiç bir şey heyecanlandırmıyor beni. Yeni bir döneme başlamışım, yeni öğrencilerle tanışacakmışım, yeni projelere imzamı atacakmışım, kendimi kanıtlayacakmışım, alkış toplayacakmışım ilgimi çekmiyor artık..

Yaz tatili beklemek de içimden gelmiyor, her sonbahar yine dönmüyor muyum buraya? Kuşların cıvıltılarını duymuyorum, yeni açan çiçeği görmüyorum ne zamandır.

Yeni giysiler almışım, saçımı kestirmişim, onunla tanışmışım, bununla konuşmuşum, dışarı çıkmışım, dünya mutfaklarından yemişim, dans etmişim , şuraya seyahat etmişim, burayı görmüşüm; değişen ne? Yine kendimle yapayalniz kalmıyor muyum en sonunda, yine kendime dönmüyor muyum? Yine başladığım yerde olmuyor muyum?

Banyo yapmak, saçımı taramak, boyamak, yeni sekil vermek, yataktan çıkmak, yatağımı toplamak geçmiyor içimden.

Hiç bir şey heyecanlandırmıyor artık beni...

16 Haziran 2008 Pazartesi

Kimse bilmesin...

Hic kimse bulamasin beni... oyle istiyorum...

Oyle olmali ki; istedigim gibi, kendimi kimselere izah etmeden, tasvir etmeden icimdekileri, tek tek anlatmadan ince ince, durmadan ustunde, "ben aslinda sunu demistim bunu degil" demeden, icimden geldigi gibi yazabilmeliyim....

Kimse kimse okumasin iste... Ic hesaplasmalarimi, ikilemlerimi, zitliklarimi, ters dusmusluklerimi, icimden ettigim binbir kufuru, kotu niyetimi, kiskancliklarimi, cocuklasmami, inatlasmami, zayifliklarimi, kizginliklarimi, depresyonlarimi, icimin karanligini bilmesinler, gormesinler... Yazdiklarimin ustune hic dusunmesinler, yorum yapmasinlar, benim icin endiselenmesinler, aman ha asla ama asla ogut vermesinler bir de... Oyle istiyorum...

Hic durmadan yazmak istiyorum... bir kere bile donup bakmadan, tekrar tekrar okumadan yazmak.... hic bir noktalama isareti ustunde durmadan, kelimeler iyice anlatabilmis mi duyduklarimi, hissettiklerimi diye merak etmeden yazabilmek...

Ne guzel olurdu...

1 Haziran 2008 Pazar

Yok olsam...

Yok olmak istiyorum...

Oylece donup kalsam bir yerlerde, heykeller gibi. Buyuk bir ihtimal denize bakan bir yerde veya bir parkta. Ustumden yuzyillar gecse; hic birini duymasam, gormesem, bilmesem. Kuslar konsun ustume, yanimdaki banka birileri otursa, konussa, gulusse, aglassa, seyretse beni. Hikayelerini duysam oyle cansiz dururken parkimda.

Veya toprak ustunde sarmasiklar sarsin her bir yerimi; oyle kaybolayim, yok olayim. Kimse gormesin bile bu sefer beni. Yavasca sarsin yapraklar ustumde; hem beni hem de birbirlerini. Yesilde kaybolayim; yesil kucaklasin beni. Acamasinlar bir daha yuzumu.

Yoksa adam gibi olsem - de yaksalar beni atesin icinde; o en cok korktugum olumun icinde. Sonra da savursalar dort bir yana komur olmus vucudumu, benden arta kalanlari. Ruzgarla ucussam, oyle karissam her bir seyin icine, ustune!

Veya uyusam hic uyanmasam.. Anlamadan yok oldugumu... . . . . . . .