21 Ocak 2018 Pazar

Sosyal demokrasi

Sosyal demokrasi der ki: hiç bir topluma karışmayacaksın. Bu doğru diye onları değiştirmeyeceksin, kendi doğruları empoze etmeyeceksin. Doğru mutlaksa o doğruyu toplum bulacaktır. Karışarak doğal organic gelişimi bozarsın. Ve bu da düşmanlığa yol açar.

O halde niye ülkelere gidip insanlara özgürlük dağıtıyoruz? O halde niye demokrasi en doğrudur diyip topraklara demokrasi getirmeye çalışıyoruz? O halde bir yerde savaş varsa onu durdurmak için niye başka ülkelerin iç işlerine karışıyoruz?

Ethics and morality

Ethics ve morality arasındaki farkı bulalım. Etik ve ahlak mı bunun Türkçesi?

Mutlak doğru var mı? Doğru var mı? Doğruya en yakın duruş neresi? Kime ve neye göre? Değişir mi?

Felsefe iki kelimeyi de aynı anlamda kullanıyor çoğu zaman. Ama bazıları "ethics toplumun veya bir grubun doğrusu ve yanlışıdır, ama morality kişiye özeldir" diyor. Toplum için yanlış olan kişi için yanlış olmayabilir veya tam tersi.

Absolute ve relative ethics ve morality ise üstüne çok tartışılacak bir konu. Absolute "mutlak doğru vardır" derken, relative olanı "doğru değişir" der. Hangisine inandığınız ise çok önemli. Çünkü relative olanına inanıyor iseniz kimseyi yargılamanız mümkün olmayacaktır.

Bir şeyin doğru veya yanlış olduğunu neye göre belirleriz? Relative olanına inanır iseniz hiç bir kültürü, grubu, zamanı yargılayamazsınız. Absolute olanına iniyor iseniz doğru hep aynıdır. Hangisine inanıyorsun?

Namus cinayetleri doğru mu yanlış mı? Çocuk gelinler doğru mu yanlış mı? Bakaret doğru mu yanlış mı? Cinsel özgürlük doğru mu yanlış mı? Dört kadınla evli olmak doğru mu yanlış mı? Sünnet doğru mu yanlış mı? Absolute ve relative ethics & morality adı altında düşünün hadi.

Evrensel absolute doğru var mıdır? Evet, var. Olmasaydı yargı sistemi olmazdı. Ne yazık ki ethics ve ahlak olmak zorunda. Değişir mi? Değişir. Başka toplumu yargılamak doğru mu bu durumda? Bilmem. Düşünmeli.

Bunu buraya yeniden koyayım. Cinsel özgürlük (!) - ve başka özgürlükleri - yaşamadan önce düşünmemiz gerekenler:
* karşılıklı onay (consent) var mı?
* bilinçli mi (no manipulation)?
* doğru mu (ethical)?
* sorumluluk (responsibility) alınmış mı?

Üstüne ekleyin isterseniz.

Kafanız karışsın diye başka sorular:
*Afrika'da dokuz kadınla evli her birinden bir kaç çocuğu olan adam ayıplanmalı mı?
* Avustralya aborigine kabilelerinin kendi içindeki yargı sistemini kabul edecek gibi. Kabile içinde suç olduğunda kabile yargıyı verecek. Bu doğru mu?

* Büyük büyük annelerimiz 12 yaşında evlenmiş iken bugün bu yanlış. Niye? Kimse büyük büyük babaya pedo demiyor. Demeli miyiz?
* Grup içindeki ahlak sistemini yargılayamayız diyorsak o zaman namus cinayeti niye yanlış. Avustralya kabile içi yargıyı kabul etti edecek. Niye?

Bunu yazmıştım buraya bir zaman önce.

Bana "ahlak nedir" diye sordu. Aklıma ilk gelen "doğanda, özünde, esasında ne varsa ona karşı gelen her şey ahlaktır" oldu.

Bu durumda özgürlük var mıdır?

Kişisel ahlak anlayışımız mı yargı sistemini etkiler ve kanunlar çıkar yoksa yargı, kanunlar ve toplumun ahlak anlayışı yüzünden mi kişisel ahlak anlayışımız değişir?

Hetero aşk vs homoseksüel aşk

İki hetero insanın yaşadığına aşk diyoruz da, eşcinsel insanın yaşadığı şeye niye aşk diyemiyoruz? Aşkın da mı cinsiyeti, cinsel kimliği var yoksa?

İki hetero insan evlenebilir diyoruz, birbirine hayatları boyunca eşlik edebilme sözüne güveniyoruz, olur diyoruz ve bunu destekliyoruz ;ama eşcinsel insanı bundan mahrum ediyoruz. Haksızlık değil mi?

Eşcinsel insanın çok eşli olduğuna inanıyor, sadık kalabilecelerine, aşk yaşayabileceklerine, birbirlerine söz verebileceklerine inanmıyoruz.

Hetero insan çocuk yetiştirebilir diyoruz, hatta çocuk yapsınlar diye destek çıkıyoruz. Eşcinsel çift çocuk yapmak istediğinde onların çocuk yetiştirme yetisine inanamıyor  ve buna şiddetle karşı çıkıyoruz. Saçmalık değil mi?

Bu benim seçimim, sana ne

Bazı feministler "ben anne olmak istiyorum, evde kalıp çocuk bakacağım" diyen kadını küçümsüyor. Eeee "sane ne bu benim seçimim" değil mi bu da, ne değişti?

"Ben çalışmayacağım, kariyer yapmayacağım, anne olacağım, çocuğuma bakacağım" diye özgür seçim yapmış kadın niye feminisme aykırı olsun?

Çocuğuna babası ile bakar o ayrı konu, zaten başkası mümkün değil; ama kariyer yapmayı istemeyen sadece (!) anne olmak isteyen ve bu konuda bir seçim yapan kadın niye feminist tarafından küçümseniyor, soru bu.

Başka örnek: Bakirelik, evlenmeden önce seks yaşamamak sadece kadına dayatılmış ve tersini yaşayan kadına  ahlaksız denilmiş. Bu yüzden feminism bu anlayış ile savaşmalı, doğru. Ancak bu konu hakkında düşünmüş ve bakire kalmaya karar vermiş bir kadını da feminist küçümsememeli.

Bir diğeri: üstüne  düşünüp taşınmış ve kapanmaya karar vermiş ve bunu özgür seçimi ile yapmış kadını da küçümsüyor feminism. Her kapanmış kadın böyle değil, bunun bilincindeyim ama bazıları seçim yapmış. "Kıyafetine karışma" diyen feminist böyle bir kadını niye küçümsüyor?

Bu verdiğim örneklerin kadına erkek toplum tarafından dayatıldıgının gayet bilincindeyim. Ve çoğunlukla bunun kadının özgür seçimini olmadığının da farkındayım. Ama bazen kadının özgür seçimi olduğu doğru. İşte bu durumlarda niye kadın feminist tarafından küçümsenir.

Kafamızda tek özgür kadın kalıbı varmış gibime geliyor. Ve feminism bunu aşmalıdır. Konu "sana ne, bu benim seçimim" ise her kadına uygulanmalıdır. Özgürlük, seçim nedir bir daha düşünülmeli.

Hak, sorumluluk ve özgürlük

Normalde toplum tarafından erkeğe verilmiş hak, sorumluluk ve özgürlükler kadına verilmelidir, bu doğru. Kadının güçlü pozisyona geçmesi ancak böyle mümkün olur. Ancak o hak, sorumluluk ve özgürlükler doğru (!) mudur önce buna bakmak da gerekir.

Açalım mı?
Mesela eğitim hakkı. Hem kadının hem de erkeğin hakkı. Ancak ne yazık ki kadına bu hak verilmiyor çoğu kültürde. Halbuki kadının güçlü pozisyona geçmesi eğitim ile mümkün olur. O zaman feminism bu konuda çalışmalıdır.

Askerlik konusunda feminismin diyeceği iki şey var. Ya "askerlik ve savaş yanlış. Askerlik patriarchy ürünü ve yıkılmalı diyecek; ya da "eşit sorumluluklarda cinsiyet olmaz, kadın da askere alınmalıdır". Ben birincisine inanıyorum.

Ya özgürlük? Erkeğe verilmiş özgürlükler kadına da verilmeli, bu doğru. Ama önce bu özgürlük dediğimiz şey "erdemli cinsiyetsiz bir davranış" mı ona bakmalı ve feminism bu konuda "erdemsiz ve cinsiyetli bir davranışsa" erkek de yapmasın diyebilmeli.

Cinsiyetsiz erdemli davranış

Feminism kadın ve erkek davranışını belirlemek yerine cinsiyetsiz erdemli davranış biçimine destek çıkmalıdır. Bir insanın temel hakları nedir, doğruya en yakın insan davranışı nedir diye düşünmeli ve cinsiyetsiz bu davranış için çalışmalıdır.

13 Ocak 2018 Cumartesi

Patriarchy erkeği nasıl ezer

Bugün de erkeklerin yanında duracağım. Patriarchy altında erkek nasıl eziliyor bunu da açmalı.
Patriarchy erkek olmanın tanımını yapar. Mesela der ki: Erkek dediğin ağlamaz, erkek dediğin güçlü olur, erkek dediğin duygularını göstermez, erkek dediğin ağır olur, erkek dediğin sert gözükür, erkek dediğin eve ekmek getirir, erkek dediğin kadınına kol kanat gerer...
Daha da var. Erkek dediğin pembe giymez, erkek dediğin kılını almaz, erkek dediğin kaşlarını almaz, erkek dediğin vurdu mu oturtur. Ve bu tanımların dışına çıkan erkeği de eş cinsel ilan eder. Ona sissy, tekerlek, nanoş isimlerini uygun görür. Onu aşağılar.
Küçük erkek çocuğunun ağlamasına bile karşı duran toplum ondan erkekliğini kanıtlaması için özel geçiş törenleri düzenlemiştir. Sünnet ilki, askerlik ikincisi. Sünnet ve askerlik erkekliğe geçiştir. Yapmayan erkekten sayılmaz. Bu her iki tören de travmatik bir deneyimdir.
Buraya kadar duygularını gösteremeyen,  duyguları bilmeyen, duyguları tanımlayamayan bir erkek oluşturur toplum. Bunun üstüne de erkekliğe geçiş törenleri gibi iki travmayı koyun artık diz düşünün ortaya nasıl bir erkek çıkacağını.
Aksi gibi bundan sonra da ondan hep performans bekleyecektir toplum. Mesela penis boyu, mesela yataktaki performansı, mesela kariyeri, kaç para kazandığı, mesela mal varlığı. Göstermiş olduğu performans ile ölçülecektir erkekliği.
Tanımlanan performansın altına düşerse yine erkekliği sorgulanacaktır. Duyguları ifade edememe, travmalar, performans beklentisi erkekte stres, anxiety, depresyon ve bu yüzden de aggression yaratacaktır içeride. Erkeğin zaten sadece aggression duygusunu göstermeye izni vardır.
İşte bu yüzdendir erkek feminism ile çalışmalıdır. Patriarchy sadece kadını ezmez erkeği de ezer.

6 Ocak 2018 Cumartesi

Ince bel yarışması

Ince bel yarışması yapılıyor twitter'da şu sıralarda. Bazı kadınlar bellerinin inceligini gözler önüne bir görselle seriyor, bununla gurur duyuyor, birbirleriyle yarışıyor. Bazılarınız görmüştür. Bense bunu eleştirdim. Niyesini açayım dedim. Bana yakıştıramadılar da.

Bence benim gibi (!) feministe yakışan bir tavır oldu bu. Daha önceki yazılarımda hep bu konu üstüne yazmışımdır çünkü. Positive sex feminism ile ilgili eleştirimi yapmışımdır hep.

"İstediklerini yapsın sana ne" diyerek bana yaklaşmak yanlış olur. Çünkü inandığım şeyle çok ilgili bu olanlar. Hele hele "kadın istediğini yapsın bu onun seçimi" diye bir cümle ile de gelmeyin. Benim gözümde içinde bir sürü yanlışı barındıran bir şey bu.

Niye eleştiri yaptım...
1. Cinsel obje oluyorsun. Bu durumdan en çok erkek yararlanıyor. Altında gelen yorumlara bakman yeterli olur.
2. Kendini ince bele indirgiyor ve bunun başarı olduğunu düşünüyorsun. Bu yüzeysel. Kadın daha fazlası değil mi?
3. İnce bel ideal diyorsun. Güzel olan bu diyorsun. Nasıl bir mesaj verdiğinden haberin var mı? Beden  olumlaması üstünde duran, çeşitliliğin ve her beden güzeldir diye çaba veren feminist hareketin karşısında durmuyor musun?
4. Baska kadınlara ne yapıyorsun peki? Sence bundan yaralanan bir kadın var mı? Yoksa başka kadını eziyor musun?
5. Yarışma örtüsü altında olan şey ne? Erkek sistemine iştirak ediyor olabilir misin?
Bütün bunları düşünen bir feminist olarak bu yarışmanın elbette karşısında duracağım ve bu yarışmaya saçma diyeceğim. "Sana ne istediklerini yapsınlar, hem bu da feminist bir hareket, kadın özgür çünkü" demeyin bana. Alt tonlara bakın bir şeye özgürlük ve feminist demeden önce.

4 Ocak 2018 Perşembe

Nafaka

Birliktelik bozulmuş ise ve bir taraf cinsiyeti ne olursa olsun çocuk bakma işini üstlenmiş ve bu yüzden ekonomik olarak kendine ve çocuğa yetemiyor ise diğer taraf bu sorumluluğu paylaşmalıdır.Ancak şunu da ekleyeyim : bu ülkede bunu erkek de seçebilir. Evde kalıp bebek çocuk bakan erkek, kariyerini durduran erkek var. Sayıları aşırı az ama var.Şu nafaka konusunu masaya yatırmalı. Epey soru ve yorum geliyor bu konuda. Tartışalım mı?

Şimdi Birleşik Krallık'taki durumu anlatayım önce. Burada çocuk varsa ve custody'i anne almış ise, çocuk 18 yaşına gelene kadar ve sadece çocuk için nafaka veriliyor. Ancak devlet çalışamayan anneye yardım ediyor ve ekonomik alana dönmesi için bütün olanakları veriyor.

Custody yüzde elli paylaşılmış ise nafaka yok ve devletin verdiği yardımı erkek de kadın da yüzde elli  oranda paylaşıyor.

Sebep: kadın çocuğa bakmayı üstlenmiş ise ve 3 ile 5 sene arası bir dönem çalışamayacaktır diye düşünülüyor ki bu doğru. Hamile kalan, bebeğe bakan ve çocuk okul yaşına gelene kadar kariyerini durduran kadın varlığını kabul edelim.

Ancak şunu da ekleyeyim : bu ülkede bunu erkek de seçebilir. Evde kalıp bebek çocuk bakan erkek, kariyerini durduran erkek var. Sayıları aşırı az ama var.

Şimdi cinsiyeti ne olursa olsun birilerinin  çocuk yüzünden kariyerine ara verdiğini ve fırsatları kaçırdığını kabul edelim. Çocuk bakma işini de küçümsemeyelim.

Birliktelik bozulmuş ise ve bir taraf cinsiyeti ne olursa olsun çocuk bakma işini üstlenmiş ve bu yüzden ekonomik olarak kendine ve çocuğa yetemiyor ise diğer taraf bu sorumluluğu paylaşmalıdır.

Türkiye'deki duruma bakalım şimdi de. Nafaka konusundaki belgelere baktım. Yanlış bir şey söylüyor isem düzeltin. Birden fazla çeşidi var bunun. Birisi yukarıda anlattığım gibi. Bir diğeri canınızı sıkan şey sanırım. Hayat boyu kadına ödenen nafaka.

Büyük ihtimalle bunun sebebi yine  toplumda kadına olan şeyle ilgili. Genel için konuşuyorum. Türk kadını eğitimini tamamlayıp ekonomik alana eşit şartlarda giremiyor. Derken evlenip çocuk sahibi oluyor ve ekonomik hayattan ve özgürlükten epey bir uzağa düşüyor.

Kendi ayakları üstünde duramayan kadının korumacılığını aslında boşandığı erkeğin değil de buradaki gibi devletin yapması lazım ve kadının kendine yetebilmesi için olanakların sağlanması lazım. Ancak arada çocuk varsa erkek de bu sorumluluğu paylaşmalıdır.

Hayat boyu nafaka fikri yanlış. Ama topluma bakınca... eğitimi olmayan, kariyeri olmayan, bu hakları elinden alınmış, ekonomik alana hiç girememiş, böyle bir şansı fırsatı olmayan ve ailesinin yanına dönemeyen, dışlanan, çocuklu kadına ve çocuğa ne olacak?

Bence sorumluluk az önce de dediğim gibi devlet ve ayrılmış partner arasında paylaşılmalı. Cinsiyet gözetmeksizin. Bence en doğrusu yüzde elli sorumluluk ve devletten alınacak yardım, iştirak.

Ek not düşeyim: Kadın isterse eğitimli ve kariyerli olsun, çalışsın ve yetsin ama çocuk varsa, yine de erkek sorumluluğu paylaşmalıdır. Aynısı tersi için de geçerli. Çocuk ikinizin.... Bakımı ve sorumluluğu hayatınızın sonuna kadar ikinizin.

3 Ocak 2018 Çarşamba

Erkek niye erkenden ölüyor

"Kadın niye daha uzun yaşıyor, erkek niye daha erken ölüyor" diye bir soru var. Feminist kadına yönetilir genelde. Ve "madem erkeklerin keyfi yerinde niye erkenden patır patır gidiyorlar" veya "madem kadın çekiyor niye uzun yaşıyor" gibisinden saçma bir alt tonu var bu sorunun.

Yanıt verelim: Erkekler neden daha kısa yaşıyor bunun üstüne üretilmiş hipotezler ve çalışmalar var. Kore'de yapılmış bir çalışma var mesela, aynısı hayvanlar üstünde de gözlenmiş. Testesteron sebebi diyorlar. Mesela hadım edilmiş erkeklerin daha uzun yaşadığı bulunmuş.

Kadındaki hormonlar ise, özellikle regl donemindekiler, kalp için oldukça yararlı. "Kadın vücudu her regl döneminde egzersiz yapıyor" diyen makaleler var.

Bir başka çalışma kromozonlar ile ilgili, demiş ki mutant olan kromozonun kopyası kadında mevcut ama erkekte değil.  Dolayısıyla kadının sorunu yenme şansı varken, erkeğin böyle bir şansı yok. Yani sonuç erkek için ölümcül.

Bir başka hipotez de diyor ki: erkek kadından daha uzun ve daha yapılı, dolayısıyla hücresi daha çok zarar görecektir. Baska araştırmalar da var, mesela biri erkek vücuduna daha hoyrat davranıyor, erkeğin beslenmesi daha kötü, daha çok sigara içer, daha çok alkol tüketir.

Yani neymiş efendim. Kadın yüzünden ölmüyorsunuz, daha erken ölme sebebiniz erkek hormonları, erkek bedeni, erkek biolojisi, kendi erkek (!) seçimlerinizle ve erkek sisteminin size empoze ettiği şeylerle ilgili.