14 Ağustos 2017 Pazartesi

Ölüm yatağımda

Ölüm yatağımda bütün bunları düşünüp aslında hiç birinin önemi yokmuş diyeceğim. Niye büyüttüm ki her şeyi, sonuna kadar yaşasaydım ya diyeceğim. Hayatı kaçırmış olmam mümkün mü?

13 Ağustos 2017 Pazar

Deprem notlarım: sesimi duyan var mı?

O Pazartesi annemle babamızı görmeye ve biraz tatil yapmak için yola çıkıyoruz. Akşam vakitlerinde varıyoruz. Annemle babamla güzel bir yemek yiyoruz. Annem bizi şımartıyor. Yaşadığımız daire dublex, en üst katta, terası olan güzel bir ev, manzara inanılmaz. Çocukluğumun geçtiği bu yeri çok seviyorum. Garnizondan atılan havai fişekleri izliyoruz. Sonra uyuyalım diyoruz. Ben eskiden uyuduğum odama çekiliyorum. Kız kardeşim de kendi odasına.



Gece boyunca kabuslar görüyorum. Sonra uykuya dalıyorum. Sallanıyor odam. Uyanıyorum. Ve yatağımın üstüne köşeye oturuyorum. İçeriye kar yağıyor gibi. Beyaz beyaz bir şeyler başıma dökülüyor. Kapıya yönelmek istiyorum kalkamıyorum, vücudumu kontrol edemiyorum. Bedenim oradan oraya savruluyor. Gözüm odamdaki ağır gardroba ilişiyor. Üstüme düşmek üzere olduğunu farkediyorum. Oda, içinde ne var diye çalkaladigimiz bir kutu gibi. Gardırop üstüme düşüyor. Ellerimle başımı saklıyor gözlerimi kapıyorum. Aynı anda sertçe aşağı katlara düşmeye başlıyor odam. Müthiş bir gürültü duyuyorum. Vücudum eşyalar, duvar, tavan, gardırop arasında şekilden şekile giriyor. Çok uzun sürüyor hadi artık diyorum. Ve bitiyor. Sessizlik.



Kaburgama bir şey girmiş, sonradan koltuk olduğunu anlıyorum. Başım yatak ve gardırop altında ezilmiş. Derinlerde bir yerde duruyorum. Gözlerim kapalı, açamıyorum, korkuyorum. Emin değilim, belki de ruhum terketti bedenimi. Gozlerimi actigimda, cok karanlik diyorum, hiç bir sey göremiyorum. Gözlerim alışınca görürüm diye ümit ediyorum, hayır hic bir şey göremiyorum. O sırada sıcacık bir şeyin başımdan aşağıya kaydığını hissediyorum. Ağzıma giriyor, tadı tuzlu. Ne olduğunu, ne olabileceğini bilmiyorum. Tek duyduğum derin bir sessizlik önce, hemen arkasından nefes alışverişim ve deli gibi çarpan kalbim. Kalbimin atışına yetişmem mümkün değil. Biri sakin ol diyor, sağ tarafımda sanırım. Nefesini düzenle, sakinleş diyor. Kim konuşuyor benimle? Deliriyorum mu yoksa? Söz dinliyorum ilk kez, sakinleşmeye çalışıyorum. Ne oldugunu anlamış değilim. Kafam durdu. Sessiz çok sessiz, hem de çok sessiz. Sevmiyorum bu sessizligi! Sahi annemle babam neredeler? Ya kız kardeşim ? Birden panikliyorum. Sesleri niye çıkmıyor? İçim çok ama çok acıyor. Ellerimi kıpırdatmaya çalışıyorum, olmuyor, tek bir parmağım bile kıpırdamıyor. Derinlerde bir yerdeyim. Baş aşağı, sol omzumun üstünde olmalıyım. Başım yatağımla tavanın arasında, kaburgama koltuk girmiş, sol ayağım sıkışmış haldeyim. Acı yok, sadece ağzıma tuzlu bir şeyler giriyor. Birden kan mı yoksa diye düşünüyorum. Çok korkuyorum. Beni çıkarsınlar buradan.



Kendimden geçmişim. Birisi adımı haykırıyor, uyanıyorum. Yüzüyordum, sonra uçmaya başladım - ki adımı duydum. Gerceğime döndüm. Onun sesi, kardeşimin sesi bu eminim. Bana sesleniyor, içimi mutluluk kaplıyor. Arkasından babamın sesini duyuyorum. Yaşıyorlar, seviniyorum. Sonra farkediyorum. Annemi niye duyamıyorum, içim acıyor. "Buradayım" diyorum, tekrar ediyorum, daha yüksek, sonra daha da yüksek. Kardeşim "Baba duydum, yemin ederim ki duydum, yaşıyor" diyor. Az sonra üstümde ayak sesleri. Babam ağlıyor, benim babam hic ağlamaz ki, niye ağlıyor? Üzülüyorum, ağlamasın istiyorum. Uğraşıyorlar, ama mümkün değil beni çıkarmaları. Kardeşim babama hastaneye gitmesi için yalvarıyor. Ağır kanaması var, anlıyorum. Sonra sesler kesiliyor. Yalnız kalıyorum. Yine tek başıma, kendimle ve o kocaman karanlık sessizlikte. Yardım bekleyerek.



Üstümde yangın çıkıyor. İçeriye duman girmeye başlıyor. Niye herkesin çekildiğini beni yalnız bıraktıklarını anlıyorum. Öleceğimden artık eminim. Babam, annem, kardeşim yangını seyretmişler. İçlerinde hiç bir umut yokmuş. Derken yangın rüzgar yüzünden yön değiştirmiş. İçeride ciğerlerime duman doluyor. En korktuğum ölüm, demek böyle ölecegim. Kız kardeşimin sesini yine duyuyorum. Çatıyı kaldırmak lazım diyor kardeşim. O çatı nasıl kalkar? Çocukluk arkadaşım gelmiş, bir delik açtı, elimi tutuyor. Seni çıkaracağız diyor. Birisi yok bırakın ümit yok diyor. Demek durum o kadar berbat. Kız kardeşim bir delik daha açıyor. Nefes alabilmem için. İçeriye ışık giriyor. Kaç saattir buradayım ben?



Saatler sonra kız kardeşim arkamdaki sert şeyi söküyor. Aşağıya düşüyorum. Canım yanmıyor. Beni dışarı çekmeye çalışıyor. Bacağım sıkışmış. Çıkmama izin vermiyor. Kız kardeşim çek kopsun yeter ki çık diyor. Ben de koparsa kopsun diye bütün gayretimle çekiyorum.



Artık çatı üstündeyim. Gördüğüm manzara korkunç. Annem sokakta, yırtılan geceliğinin önünü tutuyor. Çatı sokakta. Beni taşıyorlar. Caddede beni gören kalabalık alkışlıyor. Niye ki? Annem ölmemiş diye seviniyorum. Babamın başından kanlar akıyor. O sırada nefes alamıyorum. Cansız vücutları görüyorum. Üstümüzde helikopterler. Her yer toz toprak. Renk gri. Bağıran, ağlayan, kanayan insanları görüyorum. Beni bir asker ailesi arabasına alıyor askeri hastaneye götürüyor. Kötü gözüküyor olmalıyım. Hiç bir şey hissedemiyorum. Gördüğüm şeyler korkunç. Yıkılan binalar, cansız bedenler, bebekler, askerler.



Hastaneye geldiğimde bahçede bir köşeye bırakılmış üstleri örtülü bedenleri görüyorum. Doktor uçakla Ankara'ya gitmeli diyor benim için. Battaniye altından ellerini ve ayaklarını görüyorum bedenlerin. Renkleri değişmeye başlıyor. Buz arabaları geliyor. İçine koyuluyor bedenler. Asker ölüleri gelmeye başlıyor. Bir bebek görüyorum. Ağlamış sanırım. Annesi gözündeki yaşı siliyor, acı çekmiş midir diye bize soruyor.


Annem, babam, kizkardesim ve ben hastanenin bahcesinde cimenlerin ustunde, bir battaniye var sadece uzerimizde, birbirimize sokulmus yatiyoruz oylece. Benim basim, ayaklarim, neredeyse butun vucudum sarili. Annem, babam ve kizkadesimin de benden asagi kalir yani yok! Heryerimiz morarmis, kesikler var vucudumuzda, ustumuz basimiz yirtiklar icinde, toz toprak her bir yanimiz, ayagimizda bir terlik bir ayakkabi ne yazik ki yok… Usuyoruz, evet Agustos'un 17'sinde usuyoruz. Aksamlari, geceleri cok soguk oluyor Golcuk o gece farkina variyoruz. Uyumaya calisiyoruz. Arada sirada birbirimizi yokluyoruz. Ailem benim icin bir baska endiseli, beni korkutuyorlar yine de belli etmiyorum.. Hemen yanibasimizda olenlerin kokusu geliyor burnumuza. Bazen haykirislar duyuyoruz. Sonra ambulanslar birbiri ardinda. Hic susmuyor sesleri... Iclerinden insanlari cikariyorlar, masalara koyuyorlar. Bazilarini gonderiyorlar belki Ankara'ya belki Istanbul'a, bazilari ise Golcuk'te kaliyorlar. Battaniye sarilip o koseye goturuluyorlar, diger olenlerin arasina. Orada bekleyecekler alinmak isteyecekler, gomulmek isteyecekler, bulunabilecekler mi kokulari yayilmadan once, aklim karisiyor... Gece yarisi "Ebru sen misin" diye bir kadin uyandiriyor beni, "hayir degilim" diyorum miriltiyla... Ebru'yu arıyor. Bulabilecek mi? 


Bir asker sol kolumdan tutmus, diger tarafimda genc bir doktor... Hopluyorum, yuruyemiyorum... Beni helikopetere goturuyorlar, Ankara'ya hastaneye gonderiliyorum... Yuzum, basim, ayaklarim, heryerim sarili... Onlar olmasa yanimda, hareket bile edemem. Son bir kez arkama bakiyorum, annemi agliyor goruyorum... Ellerinde su siseleri, en degerli seyleri bugun, onlari tutuyor SIKI SIKIya... Ayaklari ciplak, ustundeki gecelegi yirtilmis... Babamin ustunde kan lekeleri... Her ikisinin de yuzlerinde morluklar var, saclari baslari daginik, toprak icinde... Bakiyorum, aklima kazilsin istiyorum nedense yuzleri, goruntuleri.. Unutmak daha dogru olurdu oysa... Iste tam o sirada annemi ve babami o halde gordugum o ilk dakikada, oracikta basliyorum aglamaya.. Ilk kez agliyorum... Anneme hickirirak "aglama anne, ne olur aglama" diyebiliyorum... Yanimdaki asker de aglamaya basliyor o an... Yuzune bakiyorum, "sen de aglama" diyebiliyorum. Bana bakiyor hic konusmadan... Sonra susuyor... Ben de... Helikoptere bindiriliyorum... Annemde bir gozum, oteki de askerde... Aglamasinlar diye tutuyorum kendimi... Helikopter havalaniyor, heryeri toza katarak... Annemle babam kuculuyorlar giderek... Her yer gri. 


Ucaktayim.. Bir kac asker tarafindan SIKIca baglanmissim sedye bozmasi bir yataga.. Serum yanimda. Kizkardesim de benimle...Yan pencereden gorebilecegim cocuklugumun gectigi sahili... Birazdan motorlari calisiyor ucagin... Hareket ediyoruz.. Yan gozle kardesime bakiyorum, gozlerimiz kesisiyor, yuzumuzde aci.. Bakiyoruz birbirimize, konusmadan hic.. Anliyoruz birbirimizi iste.. Icimizde annemizle babamizi geride birakmanin korkunc acisi da eslik ediyor diger acilarimiza.. Kalkiyoruz, birakiyorum buyudugum sahili geride, kardesimle, bu ucakta sedye bozmasi bir yatagin ustunde, icimde en koyu huznumle...


Yuzunu gordum, beni ziyarete gelmis.. Gelmemesi lazim aslinda, benim onu ziyaret etmem, acisina ortak olmam daha dogru olurdu! Daha acili olan o olmali diye dusundugumden olsa gerek. O gelmis benim yerime ancak, benim acima ortak olmak istemis, deli kiz.. Yuzunu gorur gormez icim eziliyor. Onun da oyle... Bir sey soyleyemiyor bana, dudaklarini isiriyor, ben de. Sadece sariliyorum ona, iceri giriyor. Ben de hoplayarak onu takip ediyorum salona kadar. Yuruyemiyorum, bacagimi hissedemiyorum... Omuzumda, sirtimda, bacagimda kocaman curukler var. Basim da sismis, bogazim sismis.. Gozlerimin alti morarmis.. Kesikler var heryerimde bir de herseyin yaninda... Genel vucut travmasi diyorlar. Olsun, onun acisindan daha buyuk degil benim acim.. Seviniyor, annesini gomebilmis, bulabilmis, neler varmis, neler gormus, sukrediyor.. Anlatiyor, anlattikca bogazimda bir seyler dugumleniyor, aglayamiyorum. Dinliyorum... Hic bir sey soyleyemiyorum, gozumun onunden tekrar tekrar sahneler geciyor. Bazen yuzu guluyor, sonra hickiriklara boguluyor... Bir aglayabilsem... Ah bir aglayabilsem...


Ilk basladiginda 8 sene onceydi, hatta biraz fazlasi var. Bitti gitti, unuttum zannediyordum, uzaklardan cikiverdi koynuma giriverdi. Kabus goruyorum. Sallaniyor yatagim. Anliyorum hemen ne oldugunu. "Yine o geldi ancak bu sefer beni alacak" diyorum. Kipirdayamiyorum hareket edemiyorum donuyorum. Sonra yuzume iniyor tavan. Kollarimla korumaya calisiyorum yuzumu, o gece yaptigim gibi. Yuzum eziliyor duvarin altinda. Muthis acisini duyuyorum. Sonra uyaniyorum ter icinde....