24 Aralık 2007 Pazartesi

Buraya ait degilim!

Daha pasaport islemlerim yapiliyorken buraya ait degilim dedim.. Dogdugum buyudugum yere yabancilik cekmek ne de tuhafti aslinda.. Hemen onumde koca nufuslu, ancak kufurbaz bir aile, polis memurlariyla catismaya girmis, niye bu kadar beklediklerinin hesabini soruyordu... Benden sonra geldiklerini unutmus, onume gecmis ve bu kabaliklarini unutmus... Ben ise ne kadar da Ingilizlestigimi dusunuyordum ayni saniyelerde; sonucta siraya giriyor, sabirla bekliyor, onume gecen bu koca nufuslu ancak kufurbaz aileyi gayet kaba buluyordum.. Ait degildim iste bu yere... oyle dusunmustum....

Ilk gunlerimde, benimle cogunluk arasinda buyuk bir ucurumun oldugunun daha da bir bilincine vardim sanki.. Televizyon programlarinda hala kadinin calisip calisamacagi, esinden izin alip almamasi gerekli mi degil mi konulari en coskulu bicimde tartisiliyor; ancak ayni siralarda baska bir kanalda da bol kalcali bacakli ve dokelteli hatunlarin yaz asklari bir guzel gozler onune seriliyor, kim kiminle hangi geceyi nerede gecirmis bunlarin hesaplari veriliyordu... Yok yok ben buraya ait olamazdim...

Derken zaman gecti..

Kumsalda yurudum... Cekirdek citlattim.. Efes biramdan yudumladim.. Gunes altinda kavruldum... Bulutsuz mavi gokyuzunden caldim... Firindan yeni cikmis ekmegimi aldim, taze kokulu tomateslerden yedim.. Cayimi ictim balkonda, hemen annem yanimda en derin dedikodularimizi yaparken. Komsuya selam verdim, coluk cocuk hatir sordum.. Bir digeri borek getirdi, benim icin kendi yaptigi.. Sokak kedisinin bizim bahceye getirdigi pisiciklerini sevdim bir guzel.. Onlara mama verdim, kucagima sokuldular... Terasta ickim yanimda, kitabimi okudum gunes batarken aksam vakti.. Babamla dunyayi kurtardim.. O zaman anladim.. dogdugum yere aitim.. Orada olmaliyim..

Ask denilen sey!

Plato'ya göre, eskiden insanlar inanılmaz güçlülermiş. Güçlü olmalarının sebebi dört ayaklı, dört kollu ve iki başlı olmalarıymış. Bazıları kadın-erkek, bazıları erkek-erkek, bazıları ise kadın-kadın olarak birbirlerine yapışmışlar. Bu kadar güçlü oluşları , güçlerinin tanrıları bile solda sıfır bırakışları, tanrıları fena halde gücendiriyormuş. Bu işe bir çare aramışlar. Güçler dengesini nasıl bozarız diye düşünmüşler. Cevap yine bir tanrıdan gelmiş, "ikiye ayıralım onları" demiş, "böylece güçleri ikiye bölünmüş olur"diye eklemiş. Zeus onları ikiye ayırmış. Ikiye bölünmüşler oracıkta. O gün bugündür birbirlerini aramışlar ancak. Hep bir eksiklik hissetmişler. Ancak bulabilirlerse diğer yarılarını güçleri tanrıları bile geçermiş. Askin iste buymuş. Birbirini buldugunda icinde buldugun o güç. Tanrıları bile kıskandıran o birlik. Aynı zamanda niye bazen hemcinsimizde, bazen de karşı cinsimizde o duyguyu yaşadığımız, niye aşkı aradığımız da açıklanıvermiş boylece…

Plato adini bile vermis hatta bir cesit ask icin... Ona platonic ask denmis. Aslinda daha cok hemcinsine duydugun aska adanmis bir isim olsa da, gunumuzde baska sekillerde yorumlanmis... Uzaktan ask denmis kisaca. Karsiliksiz ask bile diyenler olmus adina.. Halbuki Plato'ya gore askin yasanmamasi daha uygun, hele hele tensel askin... Cunku ona gore ask insani daha buyuk amaclara ulasmada engel... Eger asiksan daha buyuk seyler yapacakken nedense ask buna engel oluyor" diyor Plato... O yuzden bastirilmasi daha dogru olurmus ona gore..

Yine Yunanlilara gore ask, bizim irademiz disinda gelisen bir seymis.. Eros okunu bir firlatti mi kalbimize, asik olmamiz disinda yapacagimiz hic bir sey yokmus.. Bizim irademiz disinda, asla ama asla kontrol edemecegimiz bir duyguymus ask.. Yine de ask ikiye ayrilmis bu donemde, gerci birinin adi ask degilmis baska birseymis ama once kendini ask diye gosterirmis bize.. Afrodit'in sonu hep husranla biten sehveti veya Eros'un gercek romantik aski...

Eros diyince simdi Psyche ve Eros'un hikayesini de anlatmassam olmaz... Psyche bir kralin uc kizindan biri, hatta en guzeliymis. Oyle guzelmis ki Afrodit'in kiskancliktan gozu donmus ve oglu Eros'dan onun bir cirkin yaratiga, bazilari ejderhaya diyor, asik olmasini istemis.. Eros da annesinin dilegini yerine getireyim derken oklardan birini yanlisikla kendi kalbine saplamis ve asik olmus guzeller guzeli Psyche'ye.. Annesinden gizli Psyche ile bir sarayda yasamaya baslamis, ancak Psyche'yi gormeye yanlizca geceleri gelebilmekte ve yuzunu saklamaktaymis - ki Psyche tanri oldugunu goremesin. Ancak bir sure sonra kizkardeslerinin provoke etmesiyle - onlara gore Eros aslinda cirkin bir yaratiktir - Psyche'nin icini bir merak kaplamis ve bir gece Eros'un yuzunu gormek icin planlar yapmaya baslamis... Bir gece beraber olduktan sonra elindeki kandille Eros'u yuzunu goren Psyche hem onun cok yakisikli oldugunu hem de bir tanri oldugunu gormus, ancak ayni anda elindeki kandilden yag Eros'un gogsune akmis ve onu yakmis... Bunun uzerine uyanan Eros Psyche'nin ne yaptigini anlamis ve onu oracikta terketmis.. Uzun bir ask acisindan sonra ve biraz da Afrodite'in yardimiyla birbirlerine uzunca bir aradan sonra kavusmuslar. Psyche ruh demek, Eros ise ask... Bazilarimiza gore bu, ruhun asksiz yapamacagini anlatan guzel bir hikaye. Bilmem siz nasil yorumlarsiniz ama ben illa da onun ve askn - o ozelimizin - gercek yuzunu gormek icin asiri bir caba harcamayalim mesajini almistim, hic soru sormasak daha mi iyi olur acaba diye dusunmeden edememistim bu hikayeyi okudugumda... Siz bana bakmayin, ben herseyi baska bir yerinden anlamay meyilliyim... En olmadik seyleri cikarmada ustume yok!

Neyse, devam edelim...
Ortacag'da ise durum biraz daha farkliymis… O ortamda siradan asklar yerine, sarayda yasanan asklar varmis agir basan, bir baska olan.. Lady ile sovalyesi arasinda gecen bu ask tensel bir iliskiden cok oteymis.. Sovalye savasa gider, orada kahramanliklar gosterir, lady'sinin kalbini kazanirmis… Lady'si ise Lord ile evli olmasina karsi, sovalyesine en olmadik duygulari besler, hatta askindan hasta dusermis, rengi solarmis, midesinde kelebekler ucarmis ama asla teslim olmazmis sovalyesine.. Sovalye de bunu asla beklemezmis zaten… Onlarin herseyden ustun, ozellikle de tensel bir birlesimden ote bir askmis yasadiklari… Tensel ask bu askla kiyaslandiginda kucuk gorulurmus…

Darwin zamaninda ise filizoflar ask uzerine baska bir teori gelistirmisler.. Onlara gore ask, doganin bize oynadigi bir oyunmus… Biz ciftleselim istiyormus doga, gelecegimizi guven altina alalim istiyormus.. Bu yuzden de ask diye bir duygu yaratmis doga dogamizda… Ask diye inandigimz sey sex'ten baska bir sey degilmis aslinda… Sex yapiyoruz diyemedigimiz icin "biz asigiz" diyormusuz - ki aslinda ask diye bir sey yokmus, ask ve sex aslinda ayni seylermis..

Freud'a gore ise ask, çocukluk donemimize ait sevilen objelere yeniden kavusma isteginden baska bir sey degilmis… Bir baskasiyla bir araya gelme istegimiz, cocuklukta yasanan yaralayici deneyimlerin yeni bir ask objesiyle iyilestirme istegiymis aslinda…