4 Aralık 2019 Çarşamba

Dönüşüm

Dönüşüm yaşamak herkesin harcı değil.

Bir kere yürek ister dönüşüm. Ama en önemlisi umut ister, güç ister, sabır ister. Comfor alanından çıkmak, kendine karakterine objectif bakmak, değişmek değiştirmek herkesin yapabileceği bir şey değil. 




20 Kasım 2019 Çarşamba

I'll raise again

I have left so many things, so many people, so many lands and so many memories behind. I have never looked back. 

And I have destroyed and rebuilt myself so many times. 

Now I feel it in my bones - I am going through the worst times of my life ever, I am completely and utterly destroyed and devastated. But I know, I am so sure of it, I will raise again.


5 Kasım 2019 Salı

19.11.1939 - 01.11.2019 Çok sevildin

Onu hastanede son görüşümü hatırlıyorum. Elimi kalbinin üstüne koyuşumu. Elimin altında hızla çarpan kalbini. Ve yavaş yavaş kaybolan sıcaklığını. "Kaybedeceğiz"dediler ama umudumu kaybetmeyişimi, bir mucize bekleyişimi.

Haberini alışımı hatırlıyorum sabaha karşı ikiye on kala. Annemin adını söylediler, ve arkasından "kaybettik" - tek kelimelik cümle, içinde en büyük acım. 

Hastanenin morgundan bedeninin çıkışını hatırlıyorum. Bu beyazlar içinde çıkan beden annem mi? İçimde tarifsiz bir acı. Herkes "başınız sağ olsun" diyor ama başım sağ değil ki. Onu kaybettim. 

Onu iki kadınla yıkayışımızı hatırlıyorum. Ağzını, alnını öpüyorum, yarı açık sol gözünü kapandıktan sonra gözlerinden öpüyorum. Yıkıyorum onu. Bu son görüşüm annemi. 

Cenaze arabasından onu takip edişimi hatırlıyorum. "Seni bırakmam" diyorum. Sonra adaya girişimizi, ailesinin onu ve bizi kucaklayışını. Getirdim annemi gömülmek istediği yere.


Şimdi her şey anlamını yitirdi. Üzüldüğüm şeyler üzmüyor beni. Hiç bir şeyin anlami yok. İçimde kocaman doldurulamaz bir boşluk. Nasıl devam edeceğim diye düşünüyorum ama cevabını bilmiyorum. Birisi kalbime hançer saplanmış da içinde bin defa döndürmüş gibi....

1 Mayıs 2019 Çarşamba

Suç ve ceza

Ortada bir suç varsa suçu işleyene göre mi ceza vereceğiz?

Suça mı ceza veriyoruz?

Suçun ağırlığı işleyene göre değişiyor mu?

İşleyen erkekse ayrı ceza mı vereceğiz kadınsa ayrı mı? Ya zenginse? Yaşlı ise?

Adalet nedir? Suç nedir? Ceza nedir? Kim vermelidir? Ceza şart mıdır?

Şiddetten kim sorumlu

Kadın, çocuk, hayvan ve başka erkek erkek şiddeti görüyor ise asıl konumuz nedir?

Erkek mi? Erkeklik mi? Erkek kafa mı? Savunmasız olmak mı? Gücün uygunsuz kullanılması mıdır? Sistem mi? Sistemin işleyiş biçimi mi? Güçlünün korunması mı?

21 Nisan 2019 Pazar

Yoksulluk üstüne

"Niye bir grup insan, diğer grup insandan daha yoksuldur" diye düşünmek lazım.

Bir insanı ne yoksul yapar?

"Yoksulsan bu senin suçun, demek ki bilememişsin" demeden önce düşünmeli - ki bu yaklaşımdan nefret ediyorum.

Mesela aynı yerden mi başlıyoruz? Sen on adım öteden başlıyor isen ben hep geri kalacağım, değil mi? Durumları eşitlesek de yeniden başlasak bu doğru olmaz mı sence?

Veya hayat sana daha güzel olanaklar sağlıyor ise, çünkü doğduğun yer, aile, ortam buna uygun, sence de bu durumda bir haksızlık yok mu? Benim ise o olanaklara ulaşmam neredeyse imkansız. Sence de bu yanlış değil mi?

Bu durumda, adil ve eşitlikçi bir toplum istiyor isek, aynı yerden başlamamız ve aynı olanaklardan yararlanmamız şart.

Heh işte, bu yüzden varolan düzen yerine, daha adil ve eşitlikçi bir düzenin getirilmesi şart.

Heh işte, bu yüzden patriarchy yıkılsın istiyor bir grup insan.

9 Nisan 2019 Salı

Sevgisizlik mi gerçekten

Sevdiğimiz insanın başka şeylere veya kişilere duyduğu ilgiyi sevgisizlik diye adlandırıp kendimize eziyet ediyoruz. Hayır hayatım, senin yerin ayrı; hobisinin, arkadaşının, annesinin, kariyerinin yeri ayrı.

Hayatında senden başka bir şey senden daha önemli olabilir, evet bu olabilir; ama bu seni sevmediği anlamına gelmez. Çocukları mesela, annesi mesela, eğitimi mesela. Lütfen aş bunları. Seni seviyor korkma. Onun hayat listesinin en başında olmak zorunda değilsin.

Seni seviyorum üstüne

Bence ilişkilerimizde söz vermemek, plan yapmamak, geleceği konuşmamak en iyi davranış biçimi olacaktır. Böylece "ama sen bana söz vermiştin, demek yalan söylüyordun, yalancının tekisin, alçaksın" cümleleri kurulmayacaktır. Kimse de aldatılmış hissetmeyecektir.

"Seni seviyorum" diyor ama şu an için seni seviyorum o. İnsan değişir, duygular değişir. Hele aşk, ölür.

Ilk on haftada söylediğin "seni seviyorum" ile beş sene sonra söylediğin "seni seviyorum" arasında fark var.

Belki de hiç "seni seviyorum" dememeli sevgiliye....

Yarın yok, hatta iki adım ötesi ölüm olabilir, o yüzden tamam, hemen hem de şimdi seni seviyorum de, bu güzel bir şey. Belki de sorun seni seviyorum cümlesine yüklediğimiz anlamlar. Seni seviyorum, tamam, ama bu söz vermek değil, bu evet seni şu an seviyorum demek.

Seni seviyorum diyorsun da nasıl seviyorsun mesela beni? Beni mi seviyorsun yoksa sana hissettirdiğim şeyi mi? Benim hakkımda neyi seviyorsun? Kayıtsız şartsız koşulsuz sever misin mesela beni? Değişsem mesela? Yalan söylemiş olsam, aldatmış olsam? Yanımda durur musun hala?

21 Mart 2019 Perşembe

Aşk vs seks

Şartsız, koşulsuz ve karşılıksız sevebiliyorum; ama şartsız, koşulsuz, karşılıksız, sevgisiz sevişemiyourm. Içimden dahi gelmiyor. Hayalini bile kuramıyorum.

Aşk bulunması zor bir şey artık. Karşına pek kolay çıkmıyor. Çıkınca da ona sıkı sıkı sarılmak gerekiyor. Korkmadan içine girmek, değeri bilerek korumak, üstüne emek harcayarak tutmak ve büyütmek gerekiyor. Aşk bitiyor mu gerçekten, yoksa şekli semali değişip başka bir şey mi oluyor?

Ya seks? Seks herhangi biri ile yaşanabilecek mekanik bir şey mi? Doyurulması gereken doğal bir ihtiyaç mı?Mekanik, doyurulması gereken doğal bir ihtiyaçsa herhangi bir şahaneliği var mı?  Onu mekanik, sıradan bir ihtiyaçtan şahaneye dönüştüren ne? Aşk mı?

Aşk ve seksin yerleri niye ayrı? Kategorileri aynı olamaz mı? İkisinin de aynı şey olma ihtimali var mı? Aşk içinde seks, seks içinde aşk mı olmalı?

11 Mart 2019 Pazartesi

7 Mart 2019 Perşembe

Kadın bedenine karşı duruş

Kadının bedeninin sergilenmesine kadın çıplaklığına karşı mıyım? Hayır.

Kadın bedeninin alt-amaçlar için kullanılmasına, kadının sadece bedene indirgenmesine, tek kadın bedeninin idealmiş gibi empoze edilmesine ve bu bedenin öteki kadını aşağılamak için kullanılmasına karşıyım.

Soulmate

Soulmate dediğimiz şey seninle aynı şeyi hisseden, seninle aynı şeyi düşünen, seninle aynı şeylerden zevk alan öteki yarın değil-imiş. Tam tersi, sana sabırla seni öğretecek, eksiklerini görmeni sağlayacak ve böylece sana seni tamamlatacak öteki yarın-imiş.

Soulmate sana gerçek seni gösteren ve bu konuda ne kadar zor olsa da yalan söylemeyen o sabırlı çetin içsel aynan. O aynaya kendi iraden ile bakabilirsen, en önemlisi bakmasını bilirsen ve eksik yerini görebilirsen ve bütün olmak için o zor yoldan geçersen sen artık tam'sın.

11 Şubat 2019 Pazartesi

Threesome üstüne

Bu flood bir threesome flood'ı olacak. Her threesome aynı değildir diye söze başlamak istiyorum, içinde karmakarışık duyguları barındırır.

Gece bir yerde tanıştığı iki kadınla aynı yatağa giren erkek arasında geçen threesome deneyimi ile anlamlı, derin, uzun bir aşk ilişkisi içindeki erkek ve kadının yataklarına getirdiği bir başka kadın arasında geçen threesome arasında dünyalar kadar fark var.

Iki kadınla aynı yatakta seks yapan erkek için iki secenek var. Ya iki kadın için bir instrument olacak, ya da iki kadın erkek hazzı için birer  instrument. İki kadın erkek için aynı konumda olabilir, ama bir de kadınlardan birinin konumunun farklı  olduğu durumlar var.

Bu flood'da hep yaptığım gibi konuya kadın açısından ve onun bu olaydaki konumundan bakacağım. İki erkek bir kadın, veya iki kadın bir erkek olsun benim konum kadının bu işteki konumu.

Aslında threesome fikri kimden çıktı, ne zaman çıktı, üçüncü kişiyi kim seçti, bu işte beklenti ne, kimin hangi rolü oynadığı önemli. Ancak dominant kişilik için bu mükemmel bir deneyim olacaktır, dominant olmasına izin verilir ise.

Kadın - ister iki erkek bir kadın, ister iki kadın bir erkek olsun - bunu teklif ediyor; üçüncü kişiyi seçiyor; deneyimin sınırlarını çiziyor ve rolleri o belirliyor ise; yani kontrol kadında ise, kadın için threesome'ın güzel bir deneyim olması büyük bir olasılık.

Iki kadın bir erkek arasında yaşanan threesome'da iki kadının birbirine dokunması kesinlikle beklenirken, iki erkek bir kadın arasında yaşanan threesome'da ise iki erkeğin birbirine dokunması ise kesinlikle yasak. İşte bu ilginç.

En ilginci ise iki erkek bir kadın threesome'ı deneyen kadınlara sormuşlar ve bu kadınlar iki erkeğin birbiri ile iletişim içinde olmasını, tensel bir ilişki içine girmesini istiyormuş.

Dolayısıyla iki erkek ve kadın arasında olan threesome'da şayet erkekler biseksüel ise bu tür threesome'ın kadınlar için muhteşem bir deneyim olması büyük bir ihtimal. Aynı şey kadının dominant olduğu veya deneyimde bir instrument değil de subject olduğu thressome için de geçerli

Türk vs yabancı

Niye bu böyle bilemiyorum. Vegan bir sayfa açıyorum İngiliz Amerikalı destekliyor, Türk geliyor "al sana kuzu" diye kuzu çevirme görseli gönderiyor. Benimle aynı işi yapan İngiliz öğretmene soru soruyorum, bana yol gösteriyor. Türk öğretmene sorduğumda cevap gelmiyor.

Niye böyle ters davranıyoruz başkalarına, niye böyle acımasız oluyoruz, niye destek çıkmıyoruz bir başkasına?

"Işimi kurdum işte websitem" diyorum. İngiliz Amerikalı geliyor başarılar diliyor, destekliyor, yüreklendiriyor; Türk geliyor "ne zaman batıracaksın bakalım" diyor.

Eğer ortada bir yarış varsa ve geri kalacağımızdan korkuyorsak, bu yüzden de böyle sert ve güvensiz davranıyorsak... çocuk yaşlarda annemizin babamızın bizi sürekli başkaları ile karşılaştırdığı, yarışa soktuğu ve bizi eksik hissettirdiği için olabilir mi diye düşünüyorum.

Yeniden kuruyorum

Hayatımın içinde olan insanların yerleri değişiyor, hastalıklı olanlarına veda ediyorum. İlişkilerime bakıyorum. Kendimi yıkıyorum yeniden bir kadın kuruyorum. Işimi, evimi, ülkemi, hayatımı terkettim.  Yeni bir yaşam için bulunmaz bir fırsat bu diyorum. Çöküntü yaşamak yok.

Suçluluk duymak yok, kendi istediğim şeyler neler diyerek bu sefer biraz da bencilliğe (!) yer vererek yeni iş, yeni hayat, yeni ev, yeni ülke. Arkama bakacak ağlayacak değilim. Ben hep önüme baktım. Başım dik. Hiç bir şeyden pişmanlık duymuyorum.

Doğum günüme kadar bambaşka bir kadın olacağım diye söz verdim kendime. Ve bundan müthiş bir heyecan, müthiş bir haz duyuyorum. Kendimi yıkıp yeniden kurmak mükemmel bir duygu.

Senin sevgin

"Sen sanırım senin sevginin kendine bir kalpte açtığı yerin ve kaybedilince başka bir sevgiyle hiç de doldurulamaz olduğunun farkında değilsin" cümlesini kendisine hatırlatması gerekti.

YouTube serisinden çıkan feminist karalamalar

Dün gece bir YouTube serisine denk geldim. İki ayrı adam kadınlara öğüt veriyor. Erkeğin sevdiğini nasıl anlarsın, erkeği nasıl elde edersin, erkek sana hemen mesaj göndermiyor ise ne yapmalısın, erkeği nasıl elinde tutarsın diye. Üşenmedim hepsini dinledim. Canım sıkkın (!).

Önce sunumu yapan adamlarla içimden kavga etsem de.... Sonuçta niye kadın elde ediyor adamı, niye kadın elde tutma çabası içinde, niye kadın hizmet etmeli, niye erkek kadına ne yapması gerektiği söylüyor, niye erkek doğası sebep, niye taktik olmalı bir ilişki içinde desem de....

Bu sunumların içinde değerli bilgilerin de olduğunu farkettim. Nedir bu değerli bilgiler....
Erkeği hayatının merkezi yapma. Planlarını onun için bozma.
Onun dışında bir hayatın olsun.
Onun annesi olma.
Onun için feda etme.
Onun için hayatını değiştirme.
Ona dayalı hayat kurma.
Onun kafasında ne var, hayatında ne var, ne düşünüyor diye sürekli kurcalama.
Sözlerine değil davranışlarına bak.
Kendi değerini bilirsen o da bilecektir.
Kendi değerini sınırlar çizerek göster.
Sana saygı duymasını sağla. Saygısını kaybetme.

Canım niye sıkkın?
Gerçekten de kadın olarak çoğumuz hayatımıza bir erkek girdiğinde onu hayatımızın merkezi yapıp, onun için bütün hayatımızı değiştiriyoruz. Arkadaşlarımızı değiştiriyoruz, insanlara bloklar atıyoruz, konuşmayı kesiyoruz, rutinimizi değişiyoruz. Planlarımızı da.

Ve sürekli ilişki içinde bir sevgi, bir aşk kırıntısı arıyoruz. Erkeğin sürekli sevgisini, ilgisini, aşkını göstermesini istiyor bu konuda kafasını yiyoruz. Onun sınırlarını çiziyoruz. Kendi sınırlarımızı değiştiriyoruz. O sınırları gevşetiyoruz. Hayır demiyoruz.

Sonunda erkeğe dayalı, erkeğe feda edilmiş, ahlağı prensipleri sınırları değişmiş, hatta sınırı olmayan, değersiz, öz güvensiz, hastalıklı bir insan kalıyor geriye bizden. Ve böyle bir insanı kimse sevmeye değer görmeyecek, kimse saygı duymayacaktır.

Doğruya doğru. Sen kendini seviyor musun? Değerli  buluyor musun? Sen kendine saygı duyuyor musun? Sınırların ne, hangi sevgiye layıksın? Kimse için kendine olan sevginin, saygının, prensiplerinin, sınırlarının, rutinlerinin, arkadaşlarının, hobilerinin üstüne çizgi çekmemelisin.

Kendi değerini bir erkeğin hayatında tanımlamak ise yaptığımız en büyük yanlış. Sen kendi değerini kendin için kendi hayatında tanımlamalı ve bundan asla ödün vermemelisin. En büyük kayıp sevgiden çok saygıyı kaybettiğimizde oluyor, bu çok açık.

Koşmak ve hayat

Koşarken öğrendiğim bir sürü şey var. Hayatın kendisi koşmak. Belki o yüzden seviyorum.

Koşmaya başlamadan önce beynin sana bunu istemediğini söylüyor. Koşmaman için bir sürü bahane buluyor. Sonra diyor, yarın diyor. Oysa yapman gereken sadece başlamak.

Koşmaya başladıktan sonra beynin yine sana bırakman için bir sürü teklif ile geliyor. Biraz yürüsen olur diyor, bu kadar koşmana gerek yok diyor, hadi dur bu kadar yeter diyor. Yapman gereken devam etmen. Ne olursa olsun o sesi kırman gerek.

Önündeki yolun tümüne bakarsan yapman gereken büyük, zor ve aşılması imkansız. Kafam bana 10K koşmanın imkansız olduğunu söylediğinde yaptığım şey onu gruplara ayırmak. "Hadi şu çöp tenekesine kadar koş, şu tepeyi aş, ilk 3K'yi bitir, hadi köşeye kadar" dersem oluyor.

Koşmaya başlığımda küçük hedeften başlıyorum. Ve zaman içinde sadece tek şeyle oynayıp onu geliştiriyorum. Bugün 3K koştum gelecek hafta 3.5K. Veya 3K'yi 21 dakikada koştum haftaya 18 dakikaya indireceğim. Hepsini aynı anda yapamam. Bunu kabul ediyorum.

Koşarken hayata uygulayabileceğimiz çok şey var. Koşmak hayat. Koşarken yaptığımız şeyleri hayata uygulasak olacak bu iş gibime geliyor.

Ne olursa olsun başla. Erteleme. Yapabilirsin. Küçük küçük başla. Ama başla. Sonra büyüyecek. Sana yapamazsın diyenleri dinleme, yapabilirsin. Asla durma. Büyük işi parçalara ayır. Her birini bitirdiğinde kendini iyi hissedip devam edeceksin. Her bir başarını kutla.

Bu arada aklıma gelmişken. Tek koş, kendinle yarış, başkaları ile kıyaslama yapmamak için ve başkaları ile yarış içinde olmamak için ben grup halinde koşmam mesela, hep tek koştum.

Portfolio kadın

Portfolio kadın diye okumuştum bir makalede. Aklıma inanılmaz yatmıştı. Denemeye karar verdim. Epeyce üstüne uğraştım. Ve sonunda oldu. Derken hepsini bırakmak zorunda kaldım, hayatın önüme getirdiği sorumluluklar yüzünden. Son bir kaç aydır yine denemek istedim. Yine oluyor.

Tek bir işte çalışmıyorsunuz. Yaptığınız birden fazla iş oluyor. Hatta evden yapacağınız işleri düşünmek gerekiyor. Kariyerinize bakın, onun içinde ne tür sub dallar var ve hangilerini evden freelancing yapabilirsiniz mesela.

Bu sub dallar için kendinizi geliştirin, öğrenin. Networking şart. Ne kadar çok insan tanısanız o kadar iyi. Önünüze çıkan fırsatları geri çevirmeyin. Deneyim için yapın hatta. Yaptığınız işler referans olacak. Bir portfolio oluşturmak gaye.

Snow flake nesil

Snowflake nesli denilen şeyden bahsetmek istiyorum. 2010'larda çıkmış bu nesil; her şeyden rahatsızlık duyan, başka görüşlere tahammül edemeyen ve kendinden önceki nesilllerden daha kırılgan, ruhsal olarak sorunlarla pek de baş edemeyen bir nesil olarak tanımlanıyor.

Twitter'da görmek mümkün örneklerini. Tartışılan konunun özünü kaçırıp saldırıya geçen kırılgan nesil. Mesela, küfür cinsiyetçidir der, bir karakütür içinde başka bir şeyi yermek için kullanılmış bile olsa bu görüşü değişmez. En komiği ise gelir size beğendiğiniz için saldırır.

Bu nesil ile ilgili ilginç tespitler var. Mesela kendinden önce gelen nesilllerden daha uzun süre boyunca anne babasının kanatları altında yaşıyor olmaları, mesela hala okulda oldukları. Yani gerçek hayat ile ilgili pek de bir tecrübeleri yok.

Sebep olarak gösterilen şeyler ilginç. Mesela kırılacak diye onu zorlamayan aşırı koruyucu ebeveynler ve aşırı koruyucu eğitim öğretim sistemi.

Evet sen daha iyi biliyorsun

Baba Alzeimer, sokaklara çıkmış kaybolmuştur; birileri bulur, ailesi gelir, ama aile herkesten azar işitir. "Niye bakmıyorsunuz bu adama?". Karşısındaki insanın kötü kalpli olduğundan, adama bakmadığından emindir, ancak alzeimer nedir ne değildir zerre kadar haberi yoktur.

Böyle çok bilmiş olduğumuz bir sürü durum var. Her haltı biliriz, doğru nedir biliriz, şu yapılmalıdır diye öğütler veririz. Ama karşımızdaki insanın verdiği çabanın binde birini ver deseler hemen bahane uydururuz. Sorumluluktan kaçan insanın başkasına öğüt vermesi....

Bir de keşke-ciler var. Keşke şöyle yapsaydın. "Sana mı sorduk" demek lazım. Geçmişin üstüne konuşmak ne saçma. O andaki en doğru kararı vermediğinizi düşündürüp, sizi suçlu kendisini de en bilmiş konuma sokan bu insanları hayattan çıkarmak lazım.

Bu tür insanlara söylemeniz gereken: Hayır, en iyisini sen bilmiyorsun. Hayır, içimde olduğum durum hakkında en ufak bir bilgin yok. Evet, elimden gelenin en iyisini yapıyorum. Kes sesini, sana sormadım. Zehirli yorumlarını al bir yerine sok, bir bok bildiğin yok, hayatımdan çık.

Başka insanları yargılamadan bir kendinizi onun yerine koyun, siz ne kadar yapabilirdiniz mesela. Kimsenin hayatına karışıp üstüne etiket koymayın. Ve gereksiz negatif toxic yorumlar yapmayın. O insanın desteğe ihtiyacı var. Yargılanmaya, suçluluk duymaya değil.

Türk kültürü, evet hayır ne demek ve naz

Türkiye'deki kültür öyle ne yazık ki. "Bir biscuvi alır mısın" diyorsun, "hayır" diyor, iki defa daha sormam gerekiyor, sonra bir biscuvi alınıyor. Belki evet ne demek, belki istediğini söylemek nedir bunu mu öğrenmemiz gerekiyor?

Evet ne demek, hayır ne demek bilmiyoruz belki de. Naz denilen şey sonra, bence berbat bir şey. Keşke olduğumuz gibi olsak, keşke istediğimizi istemediğimizi açıkça söyleyebilsek, keşke bu konuda tutarlı olsak. Ve keşke istegimize saygı duyulsa, ayıp denilen şey sözlükten kalksa.

Anneme kahve ister misin diyorum, annem hayır diyor. Peki diyorum. O kahve yapılmıyor. Üstlemek yok. Annem kahve isterse ayrıca, isteyebilmeli. Hani örnek verecek olursam.... Tabii bu kahve. Bir de ilişkilerde olan üstüne düşme, peşine takılma, zorlama, onay sorunu var....

Demek istediğim, kültürde var bu görüş, ve her yerde. "Hayır" hayır değil bu ülkede. Dizilere bakın hatta, hep bir zor kadın, hep yüz vermeyen, hep hayır diyen kadın ve onun peşine düşüp kadını sonunda elde eden bir adam... Sanki matah bir şeymiş gibi..

Bir de çocuğa hayır ne demek onu öğretemiyoruz. "Hayır" diyoruz ama ağlayınca "tamam". Ve çocuk hayır dediğinde dinlemiyoruz bile. Sonra hayır kelimesinin hiç bir şey ifade etmediği topluluklarla yaşıyoruz. Derken onay, zorlama, taciz...

Bahar aylarında yapılacaklar listesi

Bahar aylarında yapılacaklar listesi....

1. İmajını değiştir. ✔️
2. Içindeki kadını tanı, dışarı çıkmasına izin ver.
3. Giysileri elden geçir, bazılarından kurtul.✔️
4. Evini dip köşe temizle, her şeyi kutular içine koy, organize et.✔️
5. Minimalist hayat kurmaya çalış.✔️
6. Başkalarına ayırdığın vakti azalt, kendine vakit ayır.
7. Me vakti yarat.
8. Düzenli spor yap.✔️
9. Diyet yap, az ye, kaliteli ye.✔️
10. Vegan ol.
11. Evine renk kat.
12. Çiçek besle.✔️
13. Her gelen mesaja cevap verme.✔️
14. Daha çok kitap oku.
15. Toxic insanları hayatından çıkar.✔️
16. Doğada vakit geçir.
17. Her şeyin zaman alacağını kabul et.✔️
18. Sabrı öğren.✔️
19. Hemen yazma.✔️
20. Başkaları ile karşılaştırma yapma.✔️
21. Her zaman kazanmak zorunda değilsin.✔️
22. Mükemmel olmak zorunda değilsin.✔️
23. Kendi değerini öğren.✔️
24. Kendini kabul et.✔️
25. Veda etmesini öğren.✔️
26. Geçmişi düşünme.✔️
27. Plan yapma.✔️
28. Kimseyi hayatının merkezi yapma.✔️
29. Fotoğraf çek.
30. Yaz.✔️
31. Ağlamasını öğren.✔️
32. Kendini acımasızca eleştirme.✔️
33. No fucks given demeyi öğren.✔️
34. Hemen koşma.✔️
35. Sensizliği öğret.✔️
36. Sessiz kal.✔️
37. Hemen reaksiyon verme.✔️
38. Paranoya yapma.✔️
39. Negatif düşünme.✔️
40. Sevildiğine inan.
41. Yalnız değilsin.
42. Pozitif şeylere odaklan.✔️
43. Gönüllü işlere gir✔️
44. Sosyal medyadan uzaklaş.✔️
45. Gereksiz tartışmalara girme.✔️
46. Iyisini düşün.✔️
47. Mantıklı düşün.✔️
48. Vaktini gereksiz şeylerle harcama.✔️
48. Bekleme✔️
49. Şimdi yap.✔️
50. Açık ve net ol.✔️
51. İnsanlara iyi davran.✔️
52. Yeni yerler gör.
53. Yeni seyler tat.
54. Kıskanma✔️
55. Sevgisiz hayata izin verme✔️
56. Bedenini sev
57. Kendini hor davranma.
58. Seksi olmaktan korkma
59. Cümlenin öznesi ol✔️
60. Kimsenin seni kontrol etmesine izin verme.✔️
61. Kontrol sende unutma.✔️
62. İzin verme✔️
63. Hayır demesini öğren✔️
64. Disiplin uygula✔️
65. Çıplak ayakla dolaş
66. Çıplaklığı dene
67. Çıplak kal
68. Dans et✔️
69. Paylaş✔️
70. Sıranı, zamanını bekle✔️
71. Kibar ol. Nazik ol. İnce ol.✔️
72. Gülümse insanlara
73. İyi pozitif düşün.✔️
74. Seni sen yapan özelliklerinden vazgeçme✔️
75. Seni değiştirmelerine izin verme ✔️
76. Kendini yaralama
77. Bir kaç arkadaş edin
78. Akşam yemeğine davet et birilerini
79. İstediğin şeyi açıkça söyle✔️
80. Sana söylenen kötü söz söyleyene ait, sana değil. Unutma.✔️
81. Her şey geçicidir. Her değişir. Her şey akar. Hatırla✔️
82. Yıldızın alçaldığında yükselecek, bekle.✔️
83. Kimseyi mutlu etmek için kendinden ödün verme✔️
84. Küçükten, azdan başka yavaş yavaş büyü.✔️
85. Kimsenin seni tasvir etmesine izin verme.✔️
86. Kendini unutma. Kim olduğunu aklından çıkarma.✔️
87. Gururunu yen.✔️
88. İç sesine güven, ona inan.✔️
89. Hep hareket halinde ol.✔️
90. Susma, susturmalarına izin verme.✔️
91. Şikayet etme.✔️
92. Çözümün parçası ol.
93. Bir şey yap. Seyretme.✔️
94. Ölümden korkma.✔️
95. Yaşlanmaktan korkma.
96. Hayattan korkma.✔️
97. Her şeyden ve herkesten sen sorumlu değilsin.✔️
98. Biraz bencil ol.
99. Çillerini sev. ✔️
100. Nude çek.

14 Ocak 2019 Pazartesi

Yalniz hayat, gecici doyumlar

Esasımda, doğamda olan şey en önemli şeydir, ben hormonlarım ve dürtülerim ne derse onu yaparım demekle olmuyor. 

Hormonları ve dürtüleri kontrol etmezsen onunde iki secenek var; 
1) yalnız bir hayat, 
2) geçici doyumlar ama hiç bitmeyecek ruhsal bir doyumsuzluk

9 Ocak 2019 Çarşamba

Penis ve body positive

Positive body image diye diye dilimde tüy bitti. Ama görünen o ki bu iş masayı ters çevirmeden olmayacak.

Erkek capitalism sistem önce ideal estetik seksi güzel bedeni kafasında çiziyor, tanımını yapıyor ve sonra beynimizi yıkıyor. Diyor ki "başka kadınlarla yarışıp, erkeğin gözüne girmek, onu elde etmek, başarılı olmak için bu bedende olman şart.

İdeal bedene ulaşmak, bu yarışı önde bitirmek için de kendimize işkence ediyoruz. Ulaştığımızda ise başka kadınlardan kendimizi üstün görüyoruz. İşin komik tarafı estetik, ideal, güzel seksi beden sürekli değişiyor.

Erkek capitalist sistem sürekli bize yeni şeyler satıyor, çıtayı sürekli değiştiriyor, sen ise sürekli kendini eksik başarısız çirkin şişko yaşlı hissediyorsun. Yapacağın şey ise basit. Her beden güzel demek ve kendi normal bedenini kabul etmek.

Buraya kendi bedenini koyup başka kadınlarla yarışan kadına sinir oluyorum. Hangimizin beli daha ince, hangimiz daha güzeliz ne salakça bir twittir. Evet, parasını memesini büyütmeye, dudağını şişirmeye veren kadına da sinir oluyorum makyaj malzemesine manyak para veren kadına da.

Burada kadın görseli paylaşıp bu kadınsa sen nesin, bir buna bak bir de aynaya diyen erkek kafasına da sinir oluyorum. Belini götünü memesini bikinisini ortaya döken kadına güzelleme yapan, onu oven erkeğe de sinir oluyorum. Başka kadına ne yaptığınız zerre kadar umurunuzda değil.

Hadi masayı ters çevirelim. Hani derdimi daha iyi anlatmak adına. Konumuz penis.

Kadınlar estetik ideal güzel seksi penisin tanımını yapsınlar. Desinler ki 25 cm, pembe, çift damarlı, kalın penis ideal, bütün kadınların istediği bu. Sonra burası böyle penislerin görselleri ile dolsun. Kadınlar desin ki bu penis ise seninki ne, bundan yoksa kendine erkek deme.

Hatta böyle penisi olan koysun fotosunu buraya, kimin penisi daha güzel, daha kalın, daha hacimli, daha pembe yarışması yapsın. Kadınlar altına gelip oylama yapsın.

Derken ürünler satsalar, ortaya yeni operasyonlar çıksa; damar operasyonu, büyütme operasyonu, rengini değiştirme operasyonu, daha hacim için egzersiz programı, makyaj malzemeleri.... Sen de sürekli uğraşsan. Paralar harcasan. Bütün derdin penisin olsa.

Sürekli kendi penisin ile ideali karşılaştırıp ulaşılamıyorsun diye depresyona girsen. Kendini yetersiz hissetsen.

Hayatının bütün amacı penisin ve nasıl göründüğü olsa. Birisi kalıp sana "ya Allah aşkına senin başka özelliğin yok mu, hep penis hep penis, yapma şunu" dese sen de ona "sana ne, bu benim tercihim" der misin?

Sanırım hesabımda şimdiye kadar yapılmış bütün tartışmalarımı özetlemiş oldum. Bu "sana ne bu benim terchimden" argümanından oldukça uzak ve derin bir konu. Sane ne diyenler utansın bence.

Decoding narcissist

Size en temel ihtiyacınız sevgi önem ilgi gibi gereksinimlerinizi bilinçli olarak vermeyen, ama hep isteyen ve sizi her konuda suçlu hissettiren insanlardan kaçın. Hiç sorgusuz kaçın. Arkanıza bile bakmadan kaçın. Uğraştığınız insan bir narcissist. Ve onun iyilesme ihtimali yok!

Bir narcissist sizi izler. Ve sizin güzel özellikleriniz (kibarlık, merhamet, kendini eleştirebilme, şartsız koşulsuz sevgi vs) onun için savunmasız kalmış, eksik özelliklerdir. Ve bu güzel özelliklerinizi öldürmeye, onları tahrip etmeye, zehirlemeye gelecektir. Sizi seçmiştir.

Sizi manipüle edecektir. Sesinizi çıkardığınızda ise sizi yeniden manipüle ederek suçlu tarafın siz olduğuna sizi inandıracaktır. Özür dileyen, ilişki sürsün diye sürekli uğraşan, değişen ve kendinden fazlasıyla ödün veren tek taraf siz iseniz kaçın oradan.

Onu değiştirmeniz mümkün değil. Onun sevme potansiyeli yok. Sizde olan onda olmayan, takdir edilen güzel özelliklerinizi tahrip ederek kendini iyi hissediyor. Kendi değerinizi ise sistematik olarak ezio geçecek. Ve bir gün kendinizi değersiz hissedeceksiniz.

Durumun en korkunç yani ise ondan uzaklaşmanız hemen hemen  imkansız; çünkü insanları çok iyi izlediği ve analiz ettiği ve dolayısıyla sizi bu yüzden çok iyi tanıdığı ve ustaca manipüle ettiği için çoktan kanınıza girmiş olacak. Sizi her seferinde kendi yörüngesine çekecektir.

Bir narcissist ile geleceğiniz yok. Verdiği hiç bir sözü tutmayacak ama size mükemmel bir gelecek sözü verecektir. Sizi bir kere okşayıp beş defa tokatlayacaktır. Bu gelgitler arasında kafanız karışacak. Hatta ona sıkı sıkı bağlanacaksınız. Git gide artan bir yalnızlık içinde.

Yapmanız gereken seyler: Arkadaşlarınıza, ailenize dönün, sosyal çevrenizi genişletin ve yardım alın. Arkadaşlarınızın ve ailenizin onun hakkında söylediği şeyleri can kulağı ile dinleyin ve dikkate alın. Farkına varmak ilk basamak. Farkına vardığınızda kurtulma süreci başlar.

İlişki içinden çıkın. Bu yavaş olacak ama yardımla olacaktır. Kendinize odaklanıp iyileşme için kendinize zaman verin. Ve asla kendinizi suçlamayın. Suç sizin değildi. Bu düşünce açısını dikkate bile almayın. Böyle yapsaydım öyle olmazdı diyorsanız olmaz.

Özgüveninizi yıktığı için bu yönde bir sürü şey yapmanız gerekecek. Yeni hobiler edinmek veya iyi olduğunuz bir şeye yeniden yönelmek doğru hareket olacaktır. Kendinizi geliştirecek ve iyi hissettirecek aktiviteler öz güven konusunda yardımcı olacaktır.

Kişilik bozuklukları

Birleşik Krallık'ta on kategoriye ayrılmış kişilik bozukluğu var. Bunlar neler?

1. Paranoid
2. Schizoid
3. Schizotypal
4. Anti social
5. Borderline
6. Histrionic
7. Narcissistic
8. Avoidant
9. Dependent
10. Obsessive compulsive

Bir iki özelliğin sizde olması sizi bir kategoriye sokmaz. Hayatınızı ve ilişkinizi etkileyecek ve bozacak şekilde görülmesi gerek aşağıdaki bilgilerin, bunu da not edelim. En iyisi bir psychiatristin tanımı yapması. Ben sadece bilgi aktarıyorum. Dikkatli olalım. Kalkıp ben şuyum demeyin.

1. Paranoid:
En yakın arkadaşları dahil insanlara güvenmez. Başkalarına hiç bir şeyini anlatmaz. İnsanların bu bilgiyi kullanacağını düşünür. İnsanlari inceler, kendilerini nasıl aldatacagina veya üzeceğine dair işaretler toplar. Günlük hayatta tehlike ve risk üstüne yoğunlaşır, başkalarının görmediği şeyler onun için bir tehlike ve risktir.

2. Schizoid:
Başkaları ile, ailesi dahil, yakın ilişkiler kurmak istemez. Başkaları ile olan ilişkilerin kendi özgürlüğünü bozacağını hatta sorunlar yaşatacağını düşünür. Tek başına düşünceleri ile kalmak ister. Kendi hayatını başkalarından uzakta ve hiç bir ilişkiye girmeden yaşar. Hayatın baskısını hissetmez. Seks ve yakın ilişkilere karşı bir ilgisi yoktur. Başkalarına karşı soğuktur.

3. Schizotypal:
Yakın ilişkileri inanılmaz derecede zor bulur. Kendisini ve hissettiklerini başkalarının tuhaf dediği şekilde ifade eder. Alışılmadık bir dil kullanır. Başkalarının eccentric dediği şekilde hareketleri vardır. Kendisi gibi düşünmeyen veya hisetmeyen insanların yanında rahatsız hisseder. Adapte olması zordur. Sosyal durumlarda aşırı stres gösterir.

4. Anti social:
Kendini oldukça riskli pozisyonlara sokar, kendisi veya başladı için sonuçlarını düşünmez. Başını derde sokacak davranis sergiler. Genelde de tutuklanır. Başkalarını rahatsız edici sözler ve davranışlar sergiler. Çok çabuk sıkılır ve hemen duygusal ve ihtiyaca bağlı düşünmeden hareket eder. Agtesive davranır ve kavgalara karışır. Kendi ihtiyaçları başkalarınınkinden daha önemlidir. Bencildir. Suçluluk hissetmez. En güçlünün hayatta kalacağını düşünür ve hayatta kalmak için her şeyin yapılacağına inanır. Yanlış algısı yoktur.

5. Borderline:
Terkedilme duygusunu yoğun şekilde yaşar ve hep terkedilmekten korkar. Terkedilmemek için her şeyi yapar. Bir kaç saatten bir kaç güne kadar süren oldukça yoğun duygular yaşar ve en uçta yaşanan bu duygular çabucak değişir. Kim olduğuna dair bir bilgisi yoktur. Birlikte olduğu insana göre kimliği değişir. Genelde birlikte olduğu kişinin kimliğine girer. Uzun süren, sıcak ve anlamlı ilişkisi yoktur. Kendisine zarar verecek tamamen duygusal ve riskli davranışlar gösterir. Kendine zarar verir, uyuşturucu ve alkol kullanımına yatkındır, hızlı ve tehlikeli araba kullanabilir, çokça seks partneri olabilir riskli cinsel davranış gösterebilir ve intihara meyillidir. Sürekli yalnızlık ve boşluk duygusu hisseder. Çabuk kızar öfkesini kontrol edemez. Aşırı stres yaşarken bazen sesler duyabilir, hayal girebilir, panoya yaşayabilir, veya yaptığı bir şeyi sonradan hatırlayabilir.

6. Histrionic:
Bütün dikkati kendine çekmezse rahatsızlık duyar. Şayet bir şeyin merkezi ise kendini iyi hisseder. Başkalarını sürekli eğlendirmek görevini benimsemiştir. Başkaları ile flört ederek ve provoke edecek davranışlar sergileyerek dikkati çekmeye çalışır. Drama yaratır ve aşırı duygusallık gösterir. Başkalarının onu kabul etmesi önem taşır. Başkaları tarafından kolayca manipüle edilmeye egilimlidir.

7. Narcissistic:
Başkalarından daha özel, daha değişik, daha iyi olduğuna inanır ve daha çok şey hak ettiğini düşünür. Kırılgan kendine güven duygusu vardır. Güven duygusunu başka insanlara dayalı yaşar ve başka insanların kendisinin ne kadar önemli veya iyi olduğunu göstermesi veya söylemesi şarttır. Başkaları kendisine ilgi göstermediğinde ve ihtiyaçlarını karşılamadığında kırılır, kızar. Başkalarının başarılarını kıskanır. Kendisinin duyguları ve ihtiyaçları herkesinkinden daha önemlidir. Bencildir ve kendisini herkesten daha önemli görür. Başkalarını ihtiyaçları için kullanır, manipüle eder.

8. Avoidant:
Başkaları ile sosyal aktivitelere girmez veya çalışmaz. Kendisinin hep eleştirildiğini düşünür. Eleştiriye veya herhangi bir yoruma gelemez. Birilerinin onun aslında ne olduğunu anlayacağından şüphe duyar. Utanç duyar. Başkalarının kendisini küçük düşüreceğini en kuşkulanır. Başkaları ile anlamlı sıcak ilişkiler kuramaz çünkü red edileceğini en emindir. Yalnız hisseder, kendisini başkalarına göre aşağılık görür. Yeni aktivitelere, yeni şeyler denemez. Başarısız olacağını zanneder.

9. Dependent:
Başkalarına ihtiyacı vardır. Yardım olmadan karar veremez. Başkalarını kaybetmektense onlarla aynı fikirde imiş gibi davranabilir. Yalnız kalmaktan korkarlar. Kendilerine güvenmezler. Başkalarıni kendilerinden daha başarılı, daha iyi görürler. Hayatta passive rol alırlar. Özellikle aktif bir role gecmezler.

10. Obsessive compulsive:
Herşeyin duzenli ve kontrol altında olması şarttır. Başları ve kendileri için oldukça yüksek etisilnesi zor standartları vardır. Tek haklı tek bilen olarak kendisini tanımlar. Hata yapmaktan korkarlar. Eğer bir şey mükemmel değilse dünyanın sonu gelmiş gibi hissederler. Para harcamaktan çekinirler

Narcissist'e mektup

Ondan çok şey öğrendim, doğruya doğru. Çünkü ben bir narcissistten bile bir şey öğrenebilirim. Mesela uzaktan seyretmeyi, uzun süre beklemeyi, analiz yapmayı ve bir insanı nereden vuracağını bilmeyi. Seyrediyorum, ve bak nasıl da onun gibi üstten bakıyorum. Sizi tanıyorum.

Bazen psychopath bir yanım olduğunu düşünmeden edemiyorum. Belki de ondan öğrendim. Üstüne bir şey yapsam bir sürü hayatı mahvedebilirdim, oyun oynayabilirdim. Ama kötü olmayı seçmemek de beni psychopath yapamaz, değil mi? Korkuyorum. Ona benzemekten korkuyorum.

Kötü olmayı seçiyor muyuz ki? Belki de bildiğimiz tek doğru kötü olmak, belki de bu hayatımızda bir norm. Kötü olduğunu bilmeden nasıl doğru olabilir ki bir insan? Yıllarca normal bildiği şeyi yıkıp doğruya yol almak zor hem. Hem doğru ne? Iyi ne?

Zayıf yanlarını göstermek kırılmaya açık kapı bırakmak mı? Bir sürü kadın okuyorum, kırılgan yanları açık, onları okuyabiliyorum. Narcissist bir erkeğin onları nasıl ele geçireceğini çok iyi biliyorum. Ve öyle de oluyor. Ama bu onların suçu mu?

7 Ocak 2019 Pazartesi

Sence aşk ne

Sence aşk ne? Sence en güzel sevgi nasıl yaşanır? Beni nasıl seviyorsun mesela?

Saygı, sevgi, güven, inanmak, sadakat nedir? Bir insan ilişki içinde nasıl bir davranış göstermelidir ki karşısındaki sevdiğinden, saydığından inandığından, güvendiğinden ve sadakatle bağlandığından emin olabilsin?

Peki tahammül etmek? Neye tahammül edebilir neye tahammül edemezsin sen aşkta?

Ben aklına geldiğimde ne oluyor kalbinde, ruhunda, bedeninde, beyninde? Ya gittiğimde hissettiğin ne? Ben hayatının neresindeyim? Ya geleceğinde beni görebiliyor musun? Nerede duruyorum?

4 Ocak 2019 Cuma

Male gaze

Male gaze... Kadının bütün varlığı erkeğin bakışı, erkeğin seyri, erkeğin hoşnut olmasına bağlanmış değil mi? Estetik güzel seksi kelimelerini erkek tanımlıyor ve biz de erkeği memnun etmek, erkek çoğunluğu tarafından kabul edilmek için bu kalıplara giriyoruz.

Kadın tek dimension ile tanımlanmaya başlıyor (erkek bakışının, erkek seyrinin tanımlaması) ve aksi gibi kadın bunda bir sorun görmüyor, hatta bunu avantajına çeviriyor, bunu kullanıyor, bununla övünüyor.

Oysa sadece estetik güzel ve seksi gibi kelimeler ile tanımlanmak, tasvir edilmek benim zoruma gider. Başka dimensionların kabul edilmeyişi, görülmeyişi, hatta ortaya açıkça kadın tarafından erkek çoğunluğunun bakışı, seyri için  konulması can sıkıcı bir konu benim için.

Iki gündür burlesque, lap dancing, striptease, pole dancing, twerk konuşuyorum. Sanat diyorlar, yetenek diyorlar, spor diyorlar ama temelinde tek şey var: male gaze. Erkek seyri için, erkek bakışları için, erkek eğlencesi için. Erkekler de yapsın dedim. Dünyanın sonu geldi.

Estetik değil dediler. Kadın daha güzel yapar dediler. Kadının yaptığı seksi dediler. Erkek odun yapamaz dediler. Düşünmeli. Estetik nedir, güzel nedir, seksi nedir? Kim tanımlar? Ve kadın seyri, kadın bakışı, kadın eğlencesi için niye yapılamaz?

Geçmişe takılı kalmak

Hayatımızda aldığımız kararların sonuçlarına katlanabilmeliyiz. Keşke öyle değil, şöyle yapsaydım demek yersiz. Yine olsa yine öyle yapardın.

Bir kitap vardı Diceman diye. Bir de bir adam. Bana aynısını söylemişti. "Hayatımda aldığım kararları zar atarak alıyorum. Çünkü hiç bir şey farketmez. Böyle yapsan da olur öyle yapsan da. İllaki en iyi kararı vermek zorunda değiliz."

Aldığımız karardan pişmanlık duymak bence kendimize yapacağımız en kötü şey. Aldın o kararı, ve artık lütfen önüne bak. Şimdi ne yapacaksın, bunu düşün. Kendinin en iyi versiyonuna nasıl ulaşacaksın, asıl konu bu.

Amerika'da yaşadım, Ingiltere'de yaşadım, Avustralya'da yaşadım. Türkiye'de kalsaydım ne olurdu, bu ülkelerin birinde kalsaydım ne olurdu, dönmeseydim ne olurdu. Bütün bu geçmişte kalmış  ihtimalleri düşünmek vakit kaybı. Önüne bak. Şimdi yapabileceğin en iyi şey ne - cevap bu.

"Geçmişe takılıp keşke şöyle yapsaydım, bunu seçseydim, keşke hiç şunu yapmasaydım, ah eskiden hayat şöyleydi" diyen insana sinir oluyorum. Böyle insan ne bugünü yaşar ne de gelecekte bir şey yapabilir. Bence uzak durmalı.

Bir de; geçmişi hep glorify ediyoruz, yani geçmişin hep iyi yanını görüyoruz, pembe gözlüklerle bakıyoruz, sanki en iyi zamanı geçmişte yaşamışız gibi. Halbuki öyle değil. Yapacağımız en iyi şey ise, o zaman diliminin kötüsünü de hatırlayıp acıma ve suçluluktan mantığa geçmek.

Kendin olmak

Kendin olacaksın. Başkası ne yaparsa yapsın kendine sadık kalacaksın. Tribünlere oynarsan, başkası gibi yaparsan, başkası öyle istiyor diye değişirsen sen sen olmayacaksın. Ama bundan daha önemlisi kendin dahil herkese yalan söylemiş olacaksın.

Uzun sürecek. Hemen kısa yoldan prim yapmayacaksın mesela. Kimse belki alkışlamayacak. Ama yapmacık, kısa dönemli high yaşamaktansa kendin olduğun için benzersiz eşsiz olacaksın. Bu yeter, inan yeter.

Sen bir kar tanesisin.