3 Aralık 2008 Çarşamba

I play dead.. it stops the hurting...



Darling stop confusing me....with your wishful thinking... hopeful enbraces.... don't you understand.... I have to go through this.... I belong to here where no-one cares and no-one loves.... no light no air to live in... a place called hate... the city of fear... I play dead... it stops the hurting.... I play dead and hurting stops.... it's sometimes just like sleeping.... curling up inside my private tortures... I nestle into pain.... hug suffering.... caress every ache... I play dead... it stops the hurting....

30 Eylül 2008 Salı

Mutsuzum cogu zaman...

Mutsuzum cogu zaman, var mi bir diyeceginiz?

Polyanna'cilik oynamaktan biktim. Hic sevmem o cuceyi zaten. Zamaninda bir halt yemis, iyi ki bir mutluluk oyununu bulmus, oynamis vakti zamaninda, simdi basima kakiyorsunuz durmadan – ki bu numarayi o yastaki bir ufakligin bulmadigindan adim kadar eminim ben, siz ayakta uyuyun daha! "Yasadigin herseyde bir guzel sey vardir, bakmasini bilmek gerek" diye ukalalik taslamazdiniz hic degilse.

Siginak filan da bulmuyorum, soyleyin o deli doktoruna. "Kendini bombok hissettiginde hemen siginagina gir, oraya saklan" diyen dumbelekle tekrar konusmak istiyorum, hem de hemen su an! Hic gerceklesmeyecek bir yere, olmadik, sahte, hayal urunu bir yere niye siginayim, ben deli miyim?

Stratejilerden de sikildim, terapiye de baslarim ayrica. "Bakis seklini degistir, butun suc senin, her bir seye olmadik yerden bakiyorsun, bir de burdan bak, cok negatifsin" diyen sahsa da "Gel bir de sen benim buramdan bak" diyesim var. Koca enkazin altinda sen saatlerce kalsaydin, olumle pencelesip, bir guzel altina kacirsaydin, ustunde yangin cikmisken yukaridakiyle pazarlik yapsaydin, sevdiklerinin oldugunu dusunup kurtulmaktan vazgecseydin, olmeyi dileseydin, ama ote yandan yasamak icin cirpinsaydin neresinden bakardin hayata sonrasinda bak merak icerisindeyim.

"Kuslar, cicekler, lalalalalaylom, aslinda hayat ne guzel" veya "Seninki de dert mi allahaskina, insanlara bir baksana" demek zorunda da degilsiniz hem. Sanki ben gormuyorum o kuslari, cicekleri, bocukleri. Baktigim kuslar ya basima siciyorlar ya da gagaliyorlar hem beni. Kokladigim cicekler de soluyorlar gun geliyor. Hem sizden ogut dinlemek de istemiyorum, sanki ogut istemisim gibi, kim istedi sahi? Benden daha mi iyi biliyorsunuz nasil yasanmasi gerektigini hem?

Yoruldum anlamiyor musunuz. Mutlu olmak zorunda degilim.

3 Temmuz 2008 Perşembe

Kadinlik ve feminizm ustune!

Seviyorum artik kadin olmayi, bu isi burada bu uzak adada ogrendim.. Turkiye'de iken nefret ediyordum kadinligimdan oysa, utaniyordum...

Bir kadinin oldukca asagilanacagi ender toplumlardaniz... En kotusu degiliz (o orneklerini de gordum), ancak yapacagimiz o kadar cok is var ki bu konuda... Ancak erkeklerin hakim oldugu bu ulkede bir turlu karsilikli masaya oturamiyoruz, konusamiyoruz, yatiramiyoruz ameliyat masasina durumu, itiraf edemiyoruz vahim durumu; onun yerine inkar ediyoruz, biz boyle iyiyiz diyoruz, yalan soyluyoruz!

Ote yandan; "erkeklerin yaptiginin bin katini yaparim ben" diyen feminizm yandasi da degilim ben... "Erkek" gibi davranmak, "erkek" davranislarini model almak inandigim seylerden degil... "Onlardan daha iyi icerim, onlar gibi yatagima bin adam alirim, onlar gibi bir kac yumruk sallarim, sinir yaparim, kufur ederim, hoyrat davranirim istersem" - yok bu degil inandigim, kutladigim, keskelerle baslayan cumleler kurdugum ustune!

Inandigim sey; kadinin secme hakki... Yasamin onumuze kadar getirdigi deneyimlerde, kararlarda esitlik hakki, soz hakki... Kadinin; kimsenin baskisi, etkisi olmadan karar verebilme yetisinin geri verilmesi istedigim.... Kadinin; kendini yine kendisini ifade edebilecegi bir yasam...

19 Haziran 2008 Perşembe

Kadinlar sinifim

Gozlemlerime dayanarak ve "genelleme yapma" ilkeme karsi gelerek genellemeler yapmak niyetindeyim bu yaziya baslarken... Birilerini kafamdaki bir kutuya SIKISTIRmak, uzerlerine bir de etiket takmak adetim degildir aslinda... Bu sefer farkli ancak… Soz konusu ogrencilerim.... Kadin ogrencilerim...

Kadinlar sinifim var benim… Erkeklerle ayni yerde olmaktan son derece sakinan kadinlardan olusan kocaman bir sinif.. Lezbiyen olduklari, erkek milletinden olesiye nefret ettikleri icin degil; sebepleri farkli benim kadinlarimin… Bazilari “esim istemiyor erkeklerle oturmami” diyor. “Islam oyle emrediyor, erkek ve kadin bir araya gelmez” diyor cogu ise… Dersimin bitecegi siralarda sinifima girmek ve elindekileri, dosyalari sinif icindeki bir dolaba birakmak isteyen erkek ogretmene bile karsi geliyorlar, istemiyorlar onu…. “Dosyalarimi iceri birakabilir miyim, cok ozur dilerim dersinizi kestigim icin” diye nazik bir sekilde izin isteyen erkek ogretmene butun gonul rahatligi icinde, “ah tabii buyrun” diyen ben bile muthis bir ofke krizine magruz kaliyorum… Iceri giren erkek ogretmenden hic de memnun olmuyorlar, kiziyorlar bu duruma ve beni uyariyor siniftaki basi kapali, her yeri ortulu kadinlarim…. Ben de "bir daha olmaz" diyebiliyorum, hemen arkasindan ozur dilemek zorunda kaliyorum… Bir sonraki hafta ayni soruyu soran, izin isteyen erkek ogretmeni disariya cikariyor, ona durumu anlatiyor ve iceri giremeyecegini soyluyorum… Yuzu kizariyor erkek ogretmenin… Benim de…

Bazilarini disarida goruyorum, aslinda ben gormuyorum, bir kampusten otekine giderken onlar beni goruyorlar.. Yanimdan gecen basi kapali, her yeri ortulu kadinin teki bana “merhaba ogretmenim, nasilsiniz bugun” diyor. Yuzune bakiyorum ama taniyamiyorum, ah bir yuzunu bir gorebilsem, ama olmuyor.. “Merhaba” diyorum, sonra “Ya sen nasilsin” diye bir sey cikiyor agzimdan, bozuntuya vermiyorum… Pecenin, hicabin arkasindan gozlerini bile zor gordugum bu kadinin kim olduguna dair hic bir bilgim yok oysa…

Iclerinde cin gibi olanlari var. Cevik, atak, akilli… Ancak cogu yavas, zor anliyor. Benim en basit diye dusundugum bir sey onlar icin olumden beter… Bin kere ayni seyi anlatiyorum, bin farkli alistirma hazirliyorum, tekrar tekrar… Okumadigim kitap kalmiyor, okulun “Learner Support” merkezine gidiyorum, sorunun ne olabilecegini tartisiyorum, sinifina “support teacher” istiyorum, yardima ihtiyacim var diyorum, belki tek tek ilgilenirsek bir seyi becerebilirler diye dusunuyorum… Yine de degisen bir sey olmuyor.. Sonra anliyorum aralarinda hic okula gitmemis, kalem tutmamislar var… Kendi dilinde bile bir sey, bir harf yazamayan onca kadin, benim sinifima gelmis, kendini bu yabanci topraklarda ifade etmek icin caba veriyor aslinda.. Takdir ediyorum… Ancak sonra kiziyorum, sahi niye okula gonderilmemis bu kadinlar veya niye okula gitmemisler, niye bu haklari elillerinden alinmis, kim almis, niye almis!! Uzuluyorum sonra.

Derse gec geliyor bir kismi, “cocugu okula birakmam gerekti de” diyorlar… Bazilari erken ayriliyor, “cocugu okuldan almam gerek” diyorlar bu sefer. Bazen gelmiyorlar bile dersime, misafir varmis, yemek yapilacakmis, ozurleri bu oluyor.. Bazen “eve dolap gelecek, su gelecek, bu gelecek, evde olmam gerek” diyor ve gelmiyor sinifima kadinlarim. “Esin bekleyemez mi dolabi” diye hayiflaniyorum; biliyorum esi calismiyor, evde oturuyor, o beklese ya diyecegim; agzima tikiyorlar lafi “ yok o beklemez” diyorlar... “Senin egitimin onemli degil mi ya” desem kizarlar mi ki bana diye dusunuyorum… Diyemiyorum…Kiziyorum, uzuluyorum....

17 Haziran 2008 Salı

Hic bir sey heyecanladirmiyor beni...

Hiç bir şey heyecanlandırmıyor artık beni. Geleceği düşünemiyorum, düşünmek de geçmiyor içimden. Nereye gidiyorum, ne yapacağım, nereye ereceğim de ne olacak; umurumda değil. Bir yol tutturamıyorum, bir plan cizemiyorum, o basamakları tırmanasım da yok; hiç bir şey değişmeyecek nasıl olsa.

Artik hiç bir şey heyecanlandırmıyor beni. Yeni bir döneme başlamışım, yeni öğrencilerle tanışacakmışım, yeni projelere imzamı atacakmışım, kendimi kanıtlayacakmışım, alkış toplayacakmışım ilgimi çekmiyor artık..

Yaz tatili beklemek de içimden gelmiyor, her sonbahar yine dönmüyor muyum buraya? Kuşların cıvıltılarını duymuyorum, yeni açan çiçeği görmüyorum ne zamandır.

Yeni giysiler almışım, saçımı kestirmişim, onunla tanışmışım, bununla konuşmuşum, dışarı çıkmışım, dünya mutfaklarından yemişim, dans etmişim , şuraya seyahat etmişim, burayı görmüşüm; değişen ne? Yine kendimle yapayalniz kalmıyor muyum en sonunda, yine kendime dönmüyor muyum? Yine başladığım yerde olmuyor muyum?

Banyo yapmak, saçımı taramak, boyamak, yeni sekil vermek, yataktan çıkmak, yatağımı toplamak geçmiyor içimden.

Hiç bir şey heyecanlandırmıyor artık beni...

16 Haziran 2008 Pazartesi

Kimse bilmesin...

Hic kimse bulamasin beni... oyle istiyorum...

Oyle olmali ki; istedigim gibi, kendimi kimselere izah etmeden, tasvir etmeden icimdekileri, tek tek anlatmadan ince ince, durmadan ustunde, "ben aslinda sunu demistim bunu degil" demeden, icimden geldigi gibi yazabilmeliyim....

Kimse kimse okumasin iste... Ic hesaplasmalarimi, ikilemlerimi, zitliklarimi, ters dusmusluklerimi, icimden ettigim binbir kufuru, kotu niyetimi, kiskancliklarimi, cocuklasmami, inatlasmami, zayifliklarimi, kizginliklarimi, depresyonlarimi, icimin karanligini bilmesinler, gormesinler... Yazdiklarimin ustune hic dusunmesinler, yorum yapmasinlar, benim icin endiselenmesinler, aman ha asla ama asla ogut vermesinler bir de... Oyle istiyorum...

Hic durmadan yazmak istiyorum... bir kere bile donup bakmadan, tekrar tekrar okumadan yazmak.... hic bir noktalama isareti ustunde durmadan, kelimeler iyice anlatabilmis mi duyduklarimi, hissettiklerimi diye merak etmeden yazabilmek...

Ne guzel olurdu...

1 Haziran 2008 Pazar

Yok olsam...

Yok olmak istiyorum...

Oylece donup kalsam bir yerlerde, heykeller gibi. Buyuk bir ihtimal denize bakan bir yerde veya bir parkta. Ustumden yuzyillar gecse; hic birini duymasam, gormesem, bilmesem. Kuslar konsun ustume, yanimdaki banka birileri otursa, konussa, gulusse, aglassa, seyretse beni. Hikayelerini duysam oyle cansiz dururken parkimda.

Veya toprak ustunde sarmasiklar sarsin her bir yerimi; oyle kaybolayim, yok olayim. Kimse gormesin bile bu sefer beni. Yavasca sarsin yapraklar ustumde; hem beni hem de birbirlerini. Yesilde kaybolayim; yesil kucaklasin beni. Acamasinlar bir daha yuzumu.

Yoksa adam gibi olsem - de yaksalar beni atesin icinde; o en cok korktugum olumun icinde. Sonra da savursalar dort bir yana komur olmus vucudumu, benden arta kalanlari. Ruzgarla ucussam, oyle karissam her bir seyin icine, ustune!

Veya uyusam hic uyanmasam.. Anlamadan yok oldugumu... . . . . . . .